Adem Taşçı: “Romanlar birazda kişinin yapısı ile alakalıdır.”

Adem Taşçı: “Romanlar birazda kişinin yapısı ile alakalıdır.”
SÖYLEŞİ: Aslı Kemal Gürbey
Adem Taşçı’nın, SON GECE isimli Roman üniversite öğrencisi Ferit ile zengin bir iş adamının mutsuz eşi Feride’nin başrolde olduğu iyi bir kurmaca. Yazar ile kitap hakkında söyleşi yaptık.
Merhaba Adem Bey. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Farklı kitaplar da yazmışsınız fakat ben isminizi bu kitap vesilesiyle duydum. Öncelikle sizin kim olduğunuzu okurlarımıza tanıtarak başlamak isterim. Evet, Adem Taşçı kimdir?
28/02/1983 Trabzon/Akçaabat doğumluyum. Küçük yaştan beri kitap okuma, kurgular kurarak hikâyeler oluşturup, zamanla bu yeteneğimi roman yazmaya kadar yükselttim. Örgün eğitimi 7. sınıfta bıraktıktan sonra mobilya sektöründe çalışmaya başladım. Bu zaman diliminde kitap okumaktan hiç geri kalmadım. 2011 yılında açık öğretime başvurarak, sırayla yarım kalan ortaokulu, liseyi ve sonrasında üniversite sınavına girerek (Erzurum Atatürk üniversitesi) büro yönetimi ve büro asistanlığını kazanıp bu bölüm üzerine uğraşı gösterdim.

“Son Gece” romanınızı yazarken ilham kaynağınız neydi? Bu hikâyeyi oluşturma süreci nasıl başladı, nasıl gelişti?

İlk romanımı 2013 yılında yazmaya başladım. Roza adlı bir romandı, bu romanımı henüz yayınlamadım. Romanın konusu Kıbrıs’ta geçiyor, sınır hattındaki bir Türk askeri ve Rum kızı arasında yaşanan bir aşk hikâyesini anlatıyor. Esasen (Son Gece’deki) Feride’nin melankolik bir yapıya sahip olması da, ilk romandaki Roza’ya çok benziyor, ama (Son Gece) adlı romanımın kurgusu geniş yıllara yayılmış, çok kapsamlı bir roman, aynı zamanda tarihi de seven bir kişi olduğum için, küçükte olsa bazı tarih konularını işlemiş oldum. Feride’nin Ferit ile tanışması ve sonrasında romanın belli bir bölümden sonra 10 yıl ileri taşınması okuyucuyu soluksuz bir serüvene sürüklüyor.

404 sayfa olan roman, ihanet, mutsuz evlilikler, aşk, pişmanlık ve kayıp temalarını derinlemesine işliyor. Bu temaları seçmenizin özel bir sebebi var mı?

Aslında özel bir sebebi yok, bu konuları genişletip her birinin kıyısında dokunuşlar yapmak istiyorum. Bu; romanın zenginliği açısından önemli, ama bir süre sonra durum gittikçe genişliyor, bir mutsuzluk durumu ele alındığında onu üç beş satırla kısıtlayamıyorum.

Ferit ve Feride’nin hikâyesi başarıyla işlenmiş ve de etkileyici. Bu karakterleri yaratırken üzerinde çokça çalıştığınız anlaşılıyor. Romanda karakter nasıl yaratılır, bunun yanıtını sizden öğrenmek isterim.

Romanda karakter yaratmak kolay olmayan işlerin başında geliyor. Bir kere her şeyden önce, romanın ruhuna uyum sağlaması lazım, kaldı ki bu bir aşk romanı ise, zor olan işi bu kez iki ile çarpmanız lazım. Özellikle başkarakterlerin isimleri bir uyum içinde olmalı okuyucunun kulağına hoş gelmeli onu benimsemeli, kişi okuduğu romanda bazen kendi duygularını da katarak, kendini karakterin yerine koyuyor. Romanla okuyucu bir bütün haline geliyor, romanı bitirdikten sonra bile, yıllar geçse de o karakterleri ve konuyu asla unutmuyor.

Feride ve Ferit’in ilişkisi, roman boyunca dramatik ve duygusal bir seyir izliyor. Bu ilişkiyi yazarken sizi en çok zorlayan veya etkileyen sahne hangisiydi?

Bir sıralama yaparsak, Feride’nin aile içindeki yaşamış olduğu o büyük acısı ve çaresizliği ailesinden geriye sadece babasının kalması ve ona da çok uzak olması, bu durumu kolay anlatsak bile, insan bire bir yaşıyor ve tabi ki Feride’nin bir gün Ender tarafından ani bir şekilde Avrupa’ya gidip orada 10 yıl geçirip bu kez değil ailesinden ve Ferit’ten, yurdundan bile koparılmıştı. Ferit’in onu 10 yıl boyunca araması ve beklemesi aklından çıkarmayıp onunla yaşadığı günleri ve ona duyduğu özlemi bir günlükte tutması beni duygusal olarak yenen bir yazıydı.

Pierre Loti Tepesi gibi gerçek bir mekânın hikâyede önemli bir rol oynaması, hikâyenin duygusal derinliğine nasıl katkı sağladı?

Az öncede söylediğim gibi, tarih ve tarihi mekânları seven biriyim Pierro Loti benim için romantik bir yer gibidir hep, âşıkların buluştuğu, gerek seyri açısından olsun, her zaman dikkatimi çekmiştir. Romandaki ilk karşılaşma ve Ferit’in Feride’yi ilk gördüğü yerin burası olması da roman için önemli bir yer tutuyor.

Feride’nin hastalanarak ölmesi ve sırrın gizli kalması, okuyucularınız için dramatik bir final sahnesi. Sevenlerin, sevdiklerine kavuşamaması acı bir son. Bu sonu neden tercih ettiniz?

Ben balık burcuyum, duygusallık bir nevi yapımda var. Roza ve Taş Köprü Meyhanesinde de duygu dolu temalar işledim. İnsanların yazdığı romanlar yâda hikâyeler olsun, bu birazda kişinin yapısı ile alakalıdır. Mesela Dostoyevski’yi ele alalım, kendisinin romanlarını büyük bir hayranlık ile okudum. Ömrü ciddi yokluklarla geçmiş psikolojik bazı travmalar yaşamış biridir, bunu romanlarında kolaylıkla görebiliyoruz, yaşadığı hayatı ister istemez hemen hemen tüm romanlarındaki kurgulara eklemiştir, bazı yazarlar yaşadığını okuyucuya gerçekten yaşatarak bu durumu ele alıyor, bence bu kasıtlı değil önüne geçilemeyen bir durumdur. Benim duygu ve düşüncelerim bu kurgular üzerinde daha yaratıcı bir çalışma ortaya çıkarıyor, sonuç olarak dramatik bir tablo ile karşılaşıyoruz, daha öncede dediğim gibi bu birazda yazarın içsel dünyası ile alakalı bir durum.

“Son Gece” üçüncü kitabınız. Şimdi bu bağlamda iki sorunun yanıtını sizden öğrenmek isterim. 1) Bu roman, önceki eserlerinizle kıyaslandığında sizin için nasıl bir yere sahip? 2) Bu romanla birlikte yazarlık yolculuğunuzda nasıl bir değişim veya gelişim yaşadınız?

Bu roman, Roza adlı roman ile kıyaslandığında, çok daha zengin bir kurgu daha geniş bir mekân, kurgudaki karakterler arası geçen diyaloglar daha detaycı daha akıcı okurun serüvene kapılması daha ciddi bir değişimin ve olduğu kesin. Taş Köprü Meyhanesine göre ise daha çok aşk ve duygusallık ön planda, farklı şeyleri denemek için çemberi daha geniş tuttuğum bir çalışma, yani Son Gece her yönü ile çok kapsamlı bir roman.

Ferit ve Feride’nin hikâyesini Ömer üzerinden devam ettirmeyi ya da farklı bir bakış açısından yeniden anlatmayı düşünüyor musunuz?
Ömer üzerinden devam etmek, bu romanı okuyan okuyucular için önemli aslında, ama böyle bir düşünce şimdilik yok, bu soru daha önce Taş Köprü Meyhanesi’nin başkarakteri (Cemal) içinde soruldu bana, yazdığım romandaki karakterleri orada bırakıp tasarladığım o kurguda bırakırım, o hikâyenin bütününün de kalmasını istiyorum daha çok, ama devam niteliğinde romanlar var, mesela Emile Zola’nın (Meyhane) ve sonrasındaki (Nana) devam niteliğinde yazılmıştır, severek okuduğum iki mükemmel eserdir.

Son Gece’yi beğenerek okuduğumu bilmenizi isterim. Eminim kitabı okuyacak diğer okurlar da bana hak vereceklerdir. Dolayısıyla böyle bir yazarın kaleminden çıkacak sonraki projesini merak ediyorum. Üzerinde çalıştığınız yeni bir proje var mı? Varsa bunu ne zaman okurlar buluşur?

Edebiyat dünyasına güzel bir eser verebilmişimsem ne mutlu bana. Yeni bir eser için şu an tarih vermek biraz zor olur, küçükte olsa konusu ile ilgili bazı çalışmalarım var, tuttuğum notlar, kısa kurgular, bir birinden farklı karakterler. Bunları bir dosya halinde tarihli olarak topluyorum, bizim işimizin zor yanlarından biri de, yazım esnasında yada yazıma başlamadan önce romanın alt yapısını oluştururken her hangi bir kopukluğun asla telafisi olmuyor, romanın alt yapısı bitip yazıma geçmiş iseniz, fazla ara veremezsiniz bu kez kurgudaki kaliteye zarar veriyorsunuz öncesinde ki alt yapıda bu böyledir, eğer karar vermiş iseniz başlangıçtan yayınlanmasına kadar, bir düzen içinde takip etmelisiniz, buda ciddi bir sabır ve emek meselesidir.

Söyleşiyi sonlandırırken okurlarınızın bol olmasını diliyorum. Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

Bende sizlere teşekkür ediyorum, romanı beğenerek okumanız benim için kıymetliydi. İnşallah tüm okurlarımız da sizin gibi romanımızı beğenerek keyifle okurlar.

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*