
SÖYLEŞİ: Aslı Kemal GÜRBEY
Seyfettin Barlas, Eyvah! Eşim Narsisist adlı kitabında, giderek daha sık duyulan ancak çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavram olan narsisizmi tüm yönleriyle ele alıyor. Kalan Yayınlarından çıkan kitap; narsisizmin psikolojik temellerinden farklı türlerine, gerçek hayat deneyimlerinden iyileşme sürecine kadar kapsamlı bir yolculuk sunuyor. Akademik bir temele dayansa da, sade dili sayesinde hem uzmanlara hem de ilişkilerinde bu zorlukları yaşayan bireylere ışık tutmayı amaçlıyor.
Merhaba Seyfettin Bey. İsminizi ilk kez bu eserle duydum. Okurların çoğunun da bu ismi yeni duyduğunu zannediyorum. Bu nedenle sizi tanıyarak başlayalım. Seyfettin Barlas kimdir?
Seyfettin Barlas 1976 Kiğı doğumludur. İlkokul 1. Sınıftan sonra İzmir’de akrabalarımın yanında kaldım. İzmir Karabağlar Cumhuriyet Lisesi Yatılı olarak Ortaokul ve liseyi bitirdim. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü 2000 yılında bitirdim. 2007 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken çocukluktan beri merakım olan icatlardan birinin ilgi duyması ile yüksek lisansı bırakıp peşine düştüm. Boğaziçi Üniversite ve Tekmer ile Projeyi yürüttüm ama KOSGEB desteği olmayınca proje kaldı. Projem başta Amerikan NEWSWEEK Türkiye olmak üzere bütün Ulusal TV, Gazete ve yerel basında çıktı. 2016 yılında Zübeyde Hanım Eğitim Enstitüsü’nde PDR Öğretmenlik programını bitirdim. Değişik işlerle uğraştım. 2023 yılında Öğrenci affı ile yüksek lisansa ger döndüm. Din Psikolojisi alanda Tez çalışmasına başladım. İlk kez Türkiye’de “Metamodern Narsisistik bozukluğun Türk Aile yapısı ve maneviyatına etkisi konusunda tez hazırlmaya başladım.
İlk kitabınız olan “Eyvah! Eşim Narsisist” çok konuşulan ve önemli bir konuyu odağına almış. Bu önemli konuya eğilmeye nasıl karar verdiğinizi merak ediyorum.
Ben aslında Prof Dr Recep YAPAREL hocamın etkisi ilede olsa “Sosyal Psikoloji” çalışacaktım. Bir gece sosyal medya üzerinden biri benden psikolojisi bozuk olduğu için yardım istedi. Intihar eşiğine gelen birini düşünün sizden destek istiyor. Sakinleştirdim. Buna olan nedenini sorduğumda “narsisist birine bağımlı olduğunu ve ondan kurtulamadığını söyledi. Narsisizmi okulda çok uzun işlemiştik. Hatta narsisizm alanında iyi hocalardan biri olan Uygar Erdem Hocadan ders almıştım. Ne yapacağımı ilk once bilemedim. Eski notları ve değişik kaynakları araştırırken kendimi NARSİSİZM konusunun göbeğinde buldum. Bu alanda yazılan kaynakları topladım. 1 yıldan fazla sadece okumalarla geçti. Derken tez şekillendi. Sonar bu bilgiler sadece tez olarak kalmamalı dedim ve kitap olarak yayımlamaya karar verdim. Sosyal medyada Narsisist gruplarındaki arkadaşlarında yardımı ile kitap ortaya çıktı.
Kitabınızın ismi dikkat çekici ve birazda yanıltıcı gibi: Eyvah! Eşim Narsisist. Bu başlık eşlerin narsistliği üzerinden konuyu ele alan bir kitap gibi görünsede aslında daha geniş bir spekturumdan konuyu ele alıyor. Neler söylemek istersiniz?
Şuana kadar benim araştırmalarıma gore ilk kez NARSİSİZM ve AİLE konusunu ben çalıyorum. Akademik olarak elbette. Genel bilgiler üzerinden aileyi işlemeye çalıştım. Aslında kitap çok daha kapsamlıydı. Sonra 3 kitap halinde şekillendi. Ismini birazda sosyal medya kullanıcıları şekillendirdi. Çünkü çoğu çift yaşadığı sorunlar sonrası birbirini Narsisist olmakla suçluyor. Isim birazda buradan ortaya çıktı. Bir bireyin davranışlarından hemen tanı koymak bize özgü sanırım. Böyle olmamalı. Işin uzmanları tanıları koymalı.
Narsisizm kavramının psikoloji, sosyoloji ve felsefe gibi farklı disiplinlerdeki yorumları arasında sizce en dikkat çekici fark nedir?
Tıpkı diğer kavramlarda olduğu gibi, narsisizm kavramı da toplumda popüler hâle geldikçe içi boşaltılmaya başlandı. Alanında yetkin olan ya da olmayan birçok kişi, narsisizm kavramına kendi yorumlarını eklemeye kalkıştı. Hatta bu durumun kendisi dahi narsisistik bir eğilim gösterebilir.
İki-üç aylık özel kurslara katılıp kendini psikolog ilan edenlerden, geçmişte farklı bir alanda çalışmasına rağmen “buradan da bana ekmek çıkar” diyerek narsisizm hakkında kitap yazanlara kadar pek çok örnek var. Bu kişiler, kendi fikirlerini bilimsel gerçeklermiş gibi sunuyor ve kavramın etrafında büyük bir bilgi kirliliği yaratıyorlar.
İşte bu karmaşık ortamda, narsisizm kavramının yeniden tanımlanması ve sınırlarının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu süreç, farklı disiplinlerin ortak çalışmasıyla ve özellikle felsefenin öncülüğünde yürütülmelidir. Kavram etrafındaki karmaşık bağıntılar sadeleştirilmeli, psikoloji biliminin önü açılmalıdır.
Felsefenin katkısıyla kavram yeniden ele alınmalı, ilişkiler netleştirilmeli ve yeni anlam bağlamları oluşturulmalıdır. Gerçek bir ilerleme ancak bu şekilde mümkün olabilir.
Gerçek hayat öykülerine yer verdiğiniz bu kitapta hikâyeler çok etkileyici. Bu hikâyeler kurgu mu gerçek mi? Eğer gerçekse kaynaklarınızdan bahseder misiniz?
Başta da belirttiğim gibi ben sosyal psikoloji çalışmayı düşünüyordum. Sosyal medyadaki gruplarda sorunlar yaşayan insanların çoğu ile birebir iletişim kurdum. Çoğu zaman sesli görüşmeler yaptım. Onların sorunlarını ve yaşanmışlıklarını dinledim. Sonra kitap fikri hayata geçince onlardan hikayeler rica ettim. Hiçbiri kurgu değil. Hatta ilk anlatımları üzerinde değişiklik bile yapmadım. Dil gibisi bağlamında müdahalemiz oldu. Tamamen kendi anlatımlarını özgün bir şekilde yazdım.
Kitabınız iyi bir akademik okuma ile yazılmış. Bu hemen anlaşılıyor. Merak ettiğim şey şu: Narsisist bireylerle ilişkide olan kişilerin en çok zorlandığı alanlar neler oluyor?
Narsisist biri ile yaşayanlarda iki temel yapı hasar görüyor. Biri özgüven diğeri ise özsaygı. Sürekli manipülasyona maruz kaldıkları için sorunlarını ifade etmekte zorlanıyorlar. Kendilerini ve sorunlarını sağlıklı tanımlamaları çok önemlidir. Onlardan ilk istediğimiz narsist bir birey iletişimlerini mümkünse kesmeleridir. Tamamen kesme şansları yoksa asgari düzeyde tutmalarıdır. Sonrası geliyor zaten. Alanında uzman Danışmanlar ile yol almaları çok önemlidir. Yaşadıkları ortamlardan tek başlarına çıkmaları çok zordur.
Size doğrudan bir soru sormak istiyorum: Bir narsisti nasıl tanıyabiliriz.
Narsist, ilk bakışta etkileyici olabilir. Güler yüzlü, kendinden emin, sözleriyle sizi sarhoş eden bir çekicilik taşır. Sizi göklere çıkarır, hiç kimsenin görmediği yönlerinizi fark ettiğini söyler. Bir aynaya bakar gibi onun gözlerinde kendinizi güzel, değerli, özel hissedersiniz.
Ama zamanla o ayna kararır.
Önce küçük eleştiriler başlar. Sonra o eleştiriler, suçlamaya; suçlamalar, sizi kendinizden şüpheye düşürmeye evrilir. Sizi aşağı çekerken, kendini daima yukarıda tutar. Kendi hatalarını göremez; görse bile kabullenmez. Her yanlışın sebebi sizsinizdir. Oysa o, kusursuzdur, incitilmiştir, anlaşılmamıştır.
Empati onun için yabancı bir dildir. Sizin gözyaşlarınız onun için fazla gürültüden ibarettir. Acınızı ya küçümser ya da kendi acısının gölgesine hapseder. Her şey onun etrafında döner; siz sadece bir uydu gibi dolanırsınız çevresinde.
Ve siz, sevdiğiniz için susarken, o sustukça güç kazanır. Sınır tanımaz, alan bırakmaz. Varlığınızı adım adım siler, sizi size yabancılaştırır. Yine de öyle ustaca yapar ki bunu; kendinize kızarsınız, onun değil.
Bir narsisti tanımak, onun göz kamaştıran parıltısının altındaki karanlığı fark etmekle başlar. Ve çoğu zaman, çok geç kalınmış olur.
Kişi, bir narsisistle yaşadığını fark ettiğinde ilk etapta ne yapmalı?
Ilk yapacağı şey iletişimi kesmektir. Bunu başarırsa manipüslasyondan biraz uzaklaşmış olur. Sonrasında süreci daha iyi yönetebilir.
Günümüzde narsisizm kavramının sosyal medya ve popüler kültürle birlikte yaygınlaştığını söylüyorsunuz. Bu yaygınlaşma sizce nasıl bir tehlike yaratıyor?
Günümüzde narsisizm, sadece bir kişilik bozukluğunun adı olmaktan çıktı. Adeta bir moda kelimeye dönüştü. Sosyal medya, popüler kültür ve dijital vitrinler, bu kavramı derinliğinden soyup yüzeyde dolaştırmaya başladı. Her tartışmada, her ayrılıkta, her kırgınlıkta kolayca “narsist” damgası vuruluyor artık. Bu durum sadece kavramı sulandırmakla kalmıyor, gerçek narsistik istismarın karanlığını görünmez kılıyor.
En büyük tehlike ise burada başlıyor: 2-3 ay süren özel kurslara katılıp, birkaç popüler kitabı okuduktan sonra kendini “uzman”, “danışman” ya da “narsisizm eğitmeni” ilan eden kişilerin çoğalması. Ne psikoloji eğitimi var, ne terapötik donanımı, ne de travmayla çalışmanın sorumluluğuna sahip. Ama sosyal medya profiline bir unvan yazıp, ekran karşısında “narsistlerden nasıl korunursunuz” başlıklı videolarla binlerce insana sesleniyorlar.
Bu kişiler, çoğu zaman narsisizmi gerçek anlamından uzaklaştırarak sunuyor. Karmaşık bir kişilik bozukluğunu, birkaç davranış kalıbına indiriyorlar. İnsanlara korku aşılıyor, şüpheyi körüklüyor ve sağlıklı ilişkilerde bile paranoya tohumları ekiyorlar. Danışan değil, takipçi kazanmak derdindeler. Dikkat çekmek, onay almak, alkışlanmak… Ne kadar ironik ki narsisizm hakkında konuşurken sergiledikleri davranışlar da tam bir narsist yapıyı andırıyor.
Kendini uzman ilan etmekteki bu acelecilik, yalnızca mesleki etikle değil, vicdanla da çelişiyor. Gerçek uzmanlık; sabır, bilgi, deneyim ve en önemlisi alçakgönüllülük ister. İnsan ruhuyla çalışmak sorumluluk gerektirir. Ama bu yeni “danışmanlar”, sanki bir kariyer değil de bir sahne seçmiş gibi davranıyor.
Narsisizmi anlamak için susturulmuş hikâyeleri dinlemek gerekir. Gerçek narsistik istismara uğramış insanların kırık cümleleri, silinmiş benlikleri ve yıllarca süren iyileşme çabaları vardır bu konunun kalbinde. Popülerliğin değil, derinliğin alanıdır bu. Ve bu alanı gerçekten bilenler, en çok susanlar, en çok dinleyenlerdir.
Emeğinize, çabanıza, kaleminize sağlık Seyfettin Bey. Böyle önemli bir konuyu araştırıp kamuyu taşıdığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Önümüzdeki süreçte sizden ne tür eserler çıkacağını merak ediyorum. Var mı kafanızda yeni proje?
Bu çalışmanın devamını getirme zorunluluğu doğdu. Sürecin iyi anlaşılır olabilmesi için 3 kitap olarak kurgulandı. 2. Kitap çalışması devam ediyor. Zaten okuamlardan dolayı elimde yeterince doneler var. Önümüzdeki süreçteki kitaba duyulan ilgiye gore hareket edeceğim.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Leave a Reply