Cenap Özer: “Şair; herkesin gördüğü fakat görmezden geldiği, gördüğünü zannedip anlamını veya içeriğini atladığı, ya da hiç kimsenin göremediğini görüp, görünür hale getirendir.”

SÖYLEŞİ: Aslı Kemal GÜRBEY

Cenap Özer’in, “Derin” isimli ilk şiir kitabı bu hafta Kalan Yayınları’ndan çıktı. Cenap Özer ile kitap hakkında söyleşi yaptık. Buyurun söyleşimize…
Merhaba Cenap Bey. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Öncelikle sizi okurlarımıza tanıtarak başlamak istiyorum. Cenap Özer kimdir?

Merhaba; 1955 İzmir doğumluyum. Evliyim, 3 çocuk, dört torun sahibiyim. İzmir’de çevre teknolojileri üzerine kendimize ait bir aile şirketimizi yönetiyorum. Doğayı, sanatı, sohbeti, felsefeyi ve şiiri seven bir İzmir ve Türkiye aşığıyım.

Basılı ilk eseriniz olduğu için mutlu, heyecanlı ve gurur dolu olduğunuzu tahmin ediyorum. Duygularınızı öğrenebilir miyim?

Şiirlerimin profesyonel bir basımevi tarafından “basılmaya değer” bulunması ve kitapçılarda satılıyor olması çok güzel ve farklı bir duygu. Evet, tabii ki gurur verici. İnsanda “İyi bir şey yaptım” duygusu uyandırıyor. Bu açıdan baktığımda “Kalan Yayınevi” ne şükran duyguları besliyorum. İyi ki Kalan Yayıncılık gibi samimi ve dürüst profesyoneller var. Nezaketleri için de yöneticilerine ayrıca teşekkür ederim.

“Derin” adlı şiir kitabınızın ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misiniz? Hangi duygular ve düşünceler şiirlerinizin kitaba dönüşmesinde etkili oldu?
Derin; şiirlerimi yazarken duygularımın geldiği adrestir. Benim şiirlerim vardı zaten. Sağda, solda defterlerimin arasında. Kendimi bildim bileli duygularımı satırlara dökmek gibi bir alışkanlığım var. Yazdığım şiirleri seslendirmek de hoşuma gider. Dost meclislerinde eşe dosta okurdum, beğenirlerdi… Ancak kitap haline dönüşmesi “Kalan Yayınevi’nin nazik teklifi ile oluştu. “Kitabınızın adı nedir?” diye sorulduğunda ilk aklıma gelen “Derin” oldu. Derin, aynı zamanda en küçük torunumun da adıdır. Kitabıma verdiğim bu isim esasen tüm şiirlere etki eden duyguların geldiği yerdir.

Herkesin şiire başladığı bir olay, bir takvim vardır. Şiir yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi şiire yönlendiren temel motivasyon neydi?
İlk şiirimi ilk veya ortaokul yıllarında yazmış olabilirim. Tam olarak hatırlayamıyorum. Ancak babama ithafen yazmıştım, sonra kayboldu o şiirim. Aklımda sadece birkaç satır kaldı. Babama sonradan epey şiir yazdım ancak ilk şiirim bu kitapta yok maalesef. Şiir yazma motivasyonu sanırım tamamen içgüdüsel bir şey. Her insanın duygularını ifade etme biçimi farklıdır, ben “şiirsel” ifade biçimini benimsiyorum. Şiir yazmak benim için biraz ihtiyaç gibi bir durum.

Şiir yazmanın anlamı her şaire göre değişiyor. Şair olmanın tanımı da. Sizin için ne gibi anlamları olduğunu merak ediyorum? Bu temelde size iki sorum olacak: 1) Size göre şiir nedir? 2) Şair kimdir?
Şiir; yaşanan veya gözlemlenen, hatta sadece duyumsanan samimi duyguların yazar üzerinde etkileri sonrası oluşan bir yazılı ifade biçimidir. Şiir; duyguların aktarılma, paylaşıma açılma dürtüsüdür. Şairin gözünden, gönlünden, hayat anlayışından süzülüp kısa, anlamlı, etkili, sarsıcı, birbiriyle uyumlu kelimelere dönüşerek yazılı hale getirilmesidir. Kendisinde oluşan duyguların okuyucuya aktarılabilmenin en kısa, en etkili, kolay gibi görünse de en zorlu yoludur. Bu anlatım her olayı ve her duyguyu kapsayabilir… Aslında şiir bir sanattır. Her insanın çevresinde tanış olduğu bir insan grubu vardır. Bu insanı çevreleyen kişiler kendisine çok yakın her duygusunu, her sırrını paylaştığı insanlardan başlayıp, sadece tanıdık, bildik çizgisine kadar gider. O insanla tanışabilir ama çok yakın olma şansına ulaşılmayabilirsiniz. Oysaki bir tek şiirle o insanın en yakın gönül dostları arasına girebilmek mümkündür. Çünkü benzer duyguları hissetmek insanları birbirine yakınlaştırır. Sevdiğimiz bir şairin bir tek şiiri ile kendimizi ona çok yakın hissedebiliriz. Bir şiirin yarattığı ortak duyguda buluştuğunuz kişinin gönlünde yer etmek mümkündür. Şair; herkesin gördüğü fakat görmezden geldiği, gördüğünü zannedip anlamını veya içeriğini atladığı, ya da hiç kimsenin göremediğini görüp, görünür hale getirendir. Ayrıca görünür hale getirdiğine kendi bakış açısıyla bakmayı öğretendir…

Türk şiirinde size ilham veren isimler kimler? Onlardan öğrendiğiniz en değerli şey neydi?
Şiir yazmaya başladığım çocukluk dönemlerimde bir şairden etkilendim diyemem. Böyle bir anım yok. Fakat yaş ilerledikçe, gözlemlerimiz, ilgi alanlarımız, duygularımız farklılaşıyor ve bu durum da yazılan şiirlere yansıyor. Yansıtılmaya çalışılıyor. İşte böyle bir süreçte Duygularını daha iyi geçirebilen, daha etkili ifadeler kullanabilen şairlerimizin dizeleri çıkıyor önünüze. Türk insanı olarak Anadolu’yu karış karış gezmiş, insanından, taşından, toprağından, doğasından, kültüründen, acılarından ve coşkularından beslenmiş ve duygularını şiirlere dökmüş ünlü şairlerin dizelerini okudukça insan kendi yazdıklarının, yazılanlar kadar etkili olmadığına ikna oluyor ve neredeyse şiir yazmaktan vazgeçme noktasına gelebiliyor. Ben de bu kırılma noktasını yaşadım. Aslında şiir yazma cesareti gösteren herkes bu kırılmayı yaşamalı, kendisini test edip ya vazgeçmeli ya da yoluna devam edecek cesareti göstermeli… Böyle bir dönemde benim imdadıma Bedri Rahmi Eyüboğlu bir şiirindeki dizeleriyle yetişti: “Şairim, zifiri karanlıkta gelse şiirin hası ayak sesinden tanırım – Ne zaman bir köy türküsü duysam – Şairliğimden utanırım…” Türk şiirine yön vermiş büyük usta bile köy türküsündeki sözlerle ne kadar derinden etkilendiğini anlatıp kendi şairliğinden utandığını dile getiriyor… O halde duygularımı paylaşmaya gereğince yoluma devam etmeliyim diyerek şiirsel yolculuğumu sürdürebildim. Adlarını saymaya kalkarsam takdir ettiğim çok uzun bir şair listem var. Özetle şöyle söyleyebilirim. Gerçek duygularını şiirsel esaslara zarar vermeden paylaşan çok yazarımız var ve hepsi birbirinden değerli…

İlk kitabınızı hazırlarken sizi en çok zorlayan şey neydi? Yayın sürecinde ne tür deneyimler yaşadınız?

Şiirlerimin bir araya getirilmesi telaşı dışında yayın sürecinde hiçbir zorluk yaşamadım. Aslında esas zorluk, yayınlanmadan önce şiirlerde yapılan değişikliklerdir. Bir şiir yayımlanıp kamuya ait olunca tamamlanmış oluyor ve son haline geliyor.

Günümüz şiiri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce şiirin toplumdaki yeri ve etkisi değişti mi?

Şiirin toplumsal etkisi devam ediyor. Duygularıyla gören insanlar var oldukça şair de, şiir de olacaktır… Şiir şairle birlikte doğar fakat o şairden daha uzun yaşayabilir. Yani şiirin ömrü şairden daha uzun olabilir. Şairin gördüğü, hissettiği, algıladığı ve anlattığı şeylerden oluştuğuna göre zaten o şiir o zaman diliminin güncelidir.
“Derin” kitabı sanırım sizin için bir başlangıç. Bundan sonra nasıl bir yazın yolculuğu planlıyorsunuz? Farklı türlerde de eser vermeyi düşünüyor musunuz?

“Derin” artık kamuya mal olmuş, tamamlanmış, satırları bir daha değişmeyecek şiirlerimden oluşan bir kitap. Şiir yazmak engel olamadığım bir ihtiyaç. Duygularımı da şiirsel ifadelerle paylaşmayı sevdiğimden şiirlerimin devamı mutlaka gelecek. Ancak kitap haline gelmesi sanırım alacağım olumlu geri dönüşlere bağlı olacaktır.

Söyleşiyi sonlandırırken okurlarınızın bol olmasını diliyorum. Bana zaman ayırdığınız için de ayrıca teşekkür ederim.
Ben de çok teşekkür ederim. Saygılarımla.

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*