Söyleşi: Aslı Kemal Gürbey
Eşref Eryılmaz, 1980 yılında İstanbul’un Kartal ilçesinde doğdu. Eryılmaz’ın İZDÜŞÜM isimli romanı geçen hafta Kalan Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Farklı platformlarda öyküler yayımlamış olsa da İZDÜŞÜM, yazarın ilk basılı eseri ve ilk romanı. Eşref Eryılmaz ile keyifli bir söyleşi yaptık.
Merhaba Eşref Bey, ilk basılı eseriniz olan İZDÜŞÜM için öncelikle sizi tebrik ederim. Okurunun bol olmasını samimiyetle istiyorum. Güzel bir çalışma olmuş. Okurlar için kendinizi tanıtır mısınız?
1980 İstanbul doğumluyum. Aslen Eskişehir’liyim. Özel bir bankada çalıştıktan sonra yine özel bir telekom ve teknoloji şirketinde finans biriminde çalışıyorum. Daha önce çok sayıda öykü denemem oldu ve bu öyküler çeşitli edebiyat platformlarında yayınlandı. Ayrıca evliyim ve bir çocuk babasıyım.
Romanınızı başarılı bulduğumu söylemeliyim. Adeta nefes almadan okudum. Romanınız psikolojik tahliller ve bilinçaltı okumaları bakımından benden tam puan aldı. Ayrıca kendinize özgü bir düşünme stiliniz olduğunu da söylemek isterim. Cümleleriniz zihninizdekinin resmini alenen veriyor. Kitabı okurken birçok yerin altını çizdim. Çok yoğun, derin anlamlı cümleler var ki bunlara bayıldım. Kimisini iki hatta üç kere tekrar okudum. İlk romanınızda çıtayı buradan açmanıza hayran kaldım. Eşref Eryılmaz bunu nasıl başardı?
Bu harika değerlendirme için çok teşekkür ederim, sözleriniz bana hem güç verdi hem de romanı yazarken yaşadığım zorlukların karşılığını bulduğunu hissettirdi. Romanı yazarken içsel derinlikleri ve duygusal dünyayı ince ince resmetmek benim için her şeyden önemliydi, bu yüzden de hem olayların akışında hem karakterlerin düşünce dünyasında kendimi iyice kaybettim diyebilirim. Aslında bu romanı yazmak, kendi içsel yolculuğum gibi geldi bana; sanki sayfalar aracılığıyla kendi ruhumu da deşifre etmiş oldum. Bir okurun, karakterlerin yaşadığı gelgitleri ve düşünce çatışmalarını bu denli hissetmesi, benim için gerçekten tarifsiz bir mutluluk. Bunu başarabilmek için, bazen bir cümleyi onlarca kez yeniden yazdım, tekrar tekrar okuyarak zihnimde en uygun ifadenin ne olduğuna karar vermeye çalıştım. Kendime özgü düşünce tarzımı yansıtma konusuna gelirsek, sanırım zihnimde beliren resimlerin peşinden gitmek beni buraya getirdi. Görünüşe göre, bu içsel dürtüler ve yoğunluklar sayfalarda hayat bulmayı başardı ve sizde yankı buldu.
Roman yazım süreci ise benim için oldukça dönüştürücüydü; yazarken hem kendimi yeniden keşfetmiş hem de yazıya dökerken her cümlede kendimi biraz daha tanımış oldum. Başlangıçta “acaba doğru yolda mıyım?” sorusunu sıkça sormuş olsam da, karakterlerin bilinçaltını derinlemesine işlemek benim için yazının en doğru yönü haline geldi. Bu yolu bulduktan sonra ise, okurlara bu içsel derinliği yansıtma fikri beni motive etti. Yorumlarınızla da bu çabanın okurda bir karşılığı olduğunu görmek, tüm emeğimin karşılığı niteliğinde.
232 sayfa olan İZDÜŞÜM romanı, Asım isimli genç bir polisin olay mahalline giderken yolda yaptığı bir kaza sonucu içine girdiği psikolojik tornadoyu çok başarılı şekilde ele almış. Bir kazadan, bir dünya yaratmışsınız. Bu esere çok emek verdiğinizi tahmin edebiliyorum. Fikrin oluşumunu, yazma sürecinizi, belki özellikle yüzleştiğiniz güçlükleri anlatır mısınız?
Bu içten yorumlarınız için çok teşekkür ederim. İzdüşüm’ün fikri, aslında zihnimde uzun zamandır biriken duyguların ve gözlemlerimin yankısı olarak filizlendi. Aslında hayatın beklenmedik anlarda bizi nasıl yüzleşmelere sürüklediği, yaptığımız tek bir hatanın – ya da öyle zannettiğimiz bir hareketin – yaşamımızda yarattığı dönüşümü derinlemesine incelemek istiyordum. Bu fikir, zamanla Asım karakteri üzerinden somutlaştı ve onun içine düştüğü psikolojik girdap, romanın bel kemiğini oluşturdu. Asım’ın hikayesi, hayatın ortasında patlak veren o kazanın, insanın kendiyle ve geçmişiyle yüzleşmesini nasıl tetiklediğini anlatan bir metafor. Romanın fikri ve yazımı süresince insan ruhunun derinliklerini, bilinçaltındaki gölgeleri gün yüzüne çıkarma cesareti aradım. Tüm bu duyguları kaleme dökerken zorlayıcı bir yazma süreci yaşadım. Her sayfada kendimi adeta Asım’ın yerine koyarak, olayları onun gözünden görmeye ve hissetmeye çalıştım. Bir diğer zorluk ise, okuyucuya bu yoğun duyguları aktarırken hikâyeyi bir “tornado” gibi okuru içine çeken, sürükleyici bir hale getirebilmekti. Tüm bu çabam, İzdüşüm’de Asım’ın dünyasına dalarak, onun sancısını, öfkesini ve içsel çözülmelerini gerçek bir zeminde hissettirebilmekti. Bu sürecin her aşaması beni kendimle, yazım süreciyle ve karakterin duygu dünyasıyla yüzleştirerek büyüttü diyebilirim.
Romanın başkahramanı genç polis memuru Asım eğitimli, vicdanlı, sorgulayan, hayatı derinden yaşayan, tabiri caizse filozof gibi anlam arayan birisi. Fakat sonunda psikiyatri servisinde yatan bir hasta oluyor. Polislik mesleğinin kolay olmadığını herkes bilir. Hatta bana göre “mesleğin hayata, hayatın mesleğe çok kolay karışabildiği nadir bir iş kolu”. Polis memurlarının yaşamındaki zorluklar zaman zaman basında da haber oluyor. Bu yönüyle Asım tekil bir kişi değil, büyük sorumluluk üstlenmiş önemli bir meslek grubunu temsil eden özne. Neler söyleyeceğinizi merak ediyorum.
Asım karakteri gerçekten de mesleğinin getirdiği ağır yükü omuzlarında taşıyan bir karakter. Aslında polislik mesleği, diğer mesleklerden farklı olarak bireyin yalnızca fiziksel değil, psikolojik dayanıklılığını da sürekli test ediyor. Bu nedenle, Asım’ın yaşadığı bu zorlu serüven, onun yalnızca bireysel bir mücadelesi değil, benzer bir yükü taşıyan tüm polis memurlarının yaşadığı psikolojik baskının bir temsili niteliğinde. Polislik, iş ve özel hayat sınırlarının kolayca silikleşebildiği bir alan. Yaşanan yoğun stres, karşı karşıya kalınan tehlikeler ve her şeyin ötesinde insan ruhunun karanlık yönleriyle sürekli temas halinde olmak, zamanla kişinin ruhsal dengesini zorlayabiliyor. Asım’ın dünyasında mesleğinin ona yüklediği bu sorumluluğun derin izlerini görüyoruz. Sorgulayan, vicdanlı, anlam arayan biri olarak bu baskıyı hem içselleştiriyor hem de kendine, çevresine ve hayata dair daha büyük sorular sormaktan geri kalmıyor. Bir noktada bu içsel sorgulamalar, bir kaza ve ardından gelen travmatik etkilerle birleşerek bir tür psikolojik kırılma yaratıyor. Aslında Asım, yalnızca kendi hatalarıyla değil, mesleğin getirdiği tüm o ağırlıkla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Bu anlamda Asım’ın hikâyesi, mesleğin ruhunda yarattığı ağır etkileri yansıtarak, polisin ne kadar büyük bir sorumluluk ve yük taşıdığını anlatan bir bakış açısı sunuyor. Asım’ın hikayesiyle, bu mesleğin psikolojik anlamda ne kadar zorlayıcı olduğunu ve bu yükün bireyin dünyasında nasıl izler bırakabileceğini göstermeyi amaçladım.
İZDÜŞÜM ilk romanınız olduğu için buradan toplumsal bir mesaj çıkarmak isterim. Ülkemiz genç nüfusu çok olan bir ülke. Yazar adaylarımız ve yazmayı düşünenlerimiz de çokça var. Yazmaya hevesli insanlarımızın varlığı bana gurur veriyor. Bu söyleşi aracılığıyla roman yazmak isteyen ancak buna cesaret edemeyen gençlere önerilerinizi, tavsiyelerinizi öğrenmek isterim.
İzdüşüm benim için derin bir yolculuk oldu; ilk romanımı yazmak, hem cesaret isteyen hem de büyük bir sabır gerektiren bir süreçti. Yazmak, insanı zorlayan ama sonunda onu dönüştüren bir serüven. Bu yüzden, yazmayı düşünen gençlere söyleyebileceğim ilk şey, her şeyden önce bu serüveni göze almaları gerektiği. Öncelikle, yazmak isteyen herkese içten bir önerim var: Kendinize ve hikâyenize güvenin. Hepimiz anlatacak benzersiz bir hikâye taşıyoruz ve bunu kaleme alarak kendimizi ifade etmemiz çok değerli. Herkes yazarken hata yapar, hatta bazen vazgeçmeyi düşünür. Ancak bir yazar adayı için en kıymetli şey, o ilk cümleyi yazmakla başlıyor. Yazdıkça, cümlelerin sizi nasıl bir maceraya götürdüğünü göreceksiniz. Her yazı denemesi, her biten sayfa, insana özgüven aşılayan bir yapı taşı. İkinci olarak, bol bol okumalarını öneririm. Roman, öykü, şiir, deneme ne olursa olsun, her yazı okuru geliştiren, düşünce dünyasını genişleten bir pusula gibidir. Farklı yazarların eserleri size yazı dünyasında pek çok kapı açacak, yazma isteğinizi kamçılayacak ve özgün bir ses bulmanızda yardımcı olacaktır. Yazmak, bazen içsel bir keşif yolculuğudur. Yola çıkarken mutlaka bazı hedefleriniz olsun, ama yazdıkça hedeflerinizi ve hikâyenizi yeniden şekillendirmeyi de göze alın. Belki başta düşündüğünüzden çok daha farklı bir sonuca ulaşacaksınız, ve bu sonuç, ilk hayal ettiğinizden daha iyi olabilir. Son olarak, cesaretle yazmaya başlayan genç yazarlara, özgünlükten korkmamalarını ve yazmaya tutkuyla sarılmalarını tavsiye ederim. Yazmak, bir anda biten bir yolculuk değil, uzun soluklu bir koşudur. İlham bazen zor gelir, ama vazgeçmeden devam etmek, o ilhamı en beklenmedik anlarda geri getirir. En önemlisi de, genç yazarlara önerim, yazının sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir kendini tanıma ve toplumla empati kurma aracı olduğunu unutmamalarıdır. Yazmaya hevesli herkese başarılar diler, kendilerine güvenmelerini ve tutkularının peşinden gitmelerini tavsiye ederim.
Okur İZDÜŞÜM’ü okuduktan sonra sizden yeni bir eser bekleyecektir. Mesela ben bekliyorum. Fakat ülkemizde pek çok yazar ilk eserinden sonra yazmayı bırakıyor. Merak ettiğim şey şu: İZDÜŞÜM ilk ve son olarak kalır mı yoksa yeni İZDÜŞÜMLER gelir mi?
Öncelikle, İzdüşüm’ün okurlarımda merak ve beklenti yaratmış olması benim için büyük bir mutluluk. Bu romana başlarken kendimle, hayatla ve toplumla ilgili soruları, çelişkileri kaleme almak istedim; ama asıl heyecan verici olan, bu serüveni benimle birlikte okurun da yaşaması. Yazarken kendimi keşfettim, yazının gücünü ve duygularımı derinlemesine ifade etmenin hazzını tattım. Tüm bu süreç bana, yazmanın benim için sadece bir heves değil, hayatın anlamını keşfetme yolculuğu olduğunu gösterdi. Bu yüzden, İzdüşüm ilk ve son olmayacak. Şu anda bir sonraki eserin tohumlarını atmaya başladığımı söyleyebilirim. Elbette yine insan ruhunun derinliklerine inmek, kimliğimizi oluşturan travmaları, çatışmaları, bazen de ironiyi ele almak istiyorum. Her yeni projeyle birlikte yazarlık yolculuğumda daha fazla öğrenmek, daha fazla keşfetmek istiyorum. Bu yüzden, yeni eserlerle okurlarımla buluşmak en büyük hedefim. Yazmaya devam etmek ve aynı tutkuyu paylaşan okurlarla yeni İzdüşümlerde buluşmak için sabırsızlanıyorum. Sizin gibi destekleyen, yolculuğumu paylaşan okurlar oldukça kalemi elden bırakmak imkânsız gibi görünüyor!
Okurlarınızın eserinizi okuduktan sonra size hayranlık duyacaklarından en ufak kuşkum yok. Türk edebiyatına bu kitabı kazandırdığınız için kendi adıma size teşekkür ediyorum. Söyleşiyi sonlandırırken kitabınızla ilgili özellikle söylemek istediklerinizin olup olmadığını da merak ediyorum.
İzdüşüm’ün Türk edebiyatında iz bırakmasını umut ediyorum. Romanı yazarken başta kahramanım Asım’ın yaşadıkları olmak üzere, hayatın beklenmedik olaylarının ruhumuzda yarattığı fırtınaları, insanların karşılaştıkları ikilemleri ve her birimizin iç dünyasındaki karmaşayı dürüstçe yansıtmak istedim. İzdüşüm sadece bir kişinin, Asım’ın hikâyesi gibi görünse de aslında hepimizin kendinden izler bulabileceği bir roman. Bizi, belki de hiç istemediğimiz yüzleşmelere sürükleyen ama eninde sonunda bir arayışa davet eden bir yolculuk bu. Kitabımın okurlarına, kendi içsel yolculuklarında yeni düşünce yolları açmasını ve onları farklı duygularla buluşturmasını diliyorum. Son olarak, hayatın kaçınılmaz gelgitleri karşısında kaleme aldığım bu hikaye, umarım ki okurlarıma yalnız olmadıklarını hissettirecek ve hayatın kırılganlığına rağmen insan ruhunun direncini onlara hatırlatacaktır. Edebiyata kattığım bu küçük eserin bir parçası olduğunuz için de yürekten teşekkür ederim!
Leave a Reply