Söyleşi: Aslı Kemal Gürbey
Genç yaşına rağmen derinlikli bir dünyaya sahip olan Halil Balal, Kalan Yayınları imzasıyla ilk romanı “SERDEM – Suskunluğa Atılan Dikiş-” ile edebiyat dünyasına bir adım attı. Halil Balal, 2010 doğumlu. Bu roman, sadece bir gencin hayal gücünü değil, aynı zamanda içsel acıların, kayıpların ve sessiz çığlıkların edebiyata dönüşme serüvenini de yansıtıyor. Biz de bu söyleşide, genç bir yazar olarak Halil Balal’ın yazma serüvenini, romanının ortaya çıkış hikâyesini ve edebiyata bakışını konuştuk.
Merhaba Sayın Balal. Yeni eseriniz hayırlı olsun. İlk olarak sizi tanımakla başlamak isterim.
Şanlıurfa’nın küçük bir köyünde doğdum. Sekiz aylıkken SP tanısı aldığım için ailemle birlikte Ankara’ya taşındık. Şu anda eğitimime devam ediyorum.
Serdem, 167 sayfa. Okuması rahat ve keyifli bir kitap. Şu iki sorunun yanıtını merak ediyorum: 1) Ne zamandan beri yazıyorsunuz? 2) Yazmak için bir eğitim aldınız mı?
Aslında çok küçük yaştan beri hikâyeler yazıyorum; ancak yaklaşık iki yıldır uzun soluklu romanlar kaleme alıyorum. Yazmak için herhangi bir eğitim almadım.
Serdem’i okurken duygusal yoğunluğu ve karakterlerin derinliğini fazlasıyla hissettim. Özellikle Atlas’ın yaşadığı içsel çöküş ve arayış beni etkiledi. Serdem’i yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Serdem, susanların hikâyesi. Benim de herkesin susmasından çok sıkıldığım bir anda ortaya çıkan bir kurgu oldu.
Serdem ismi dikkat çekici. Birde “Suskunluğa atılan dikiş” ifadesi var. Bu ifade ile neyi anlatmak istediniz?
Her dikiş bir iz bırakır; Serdem de susmanın izlerini taşıyan bir kurgu.
Her yazarın bir yazma amacı olduğuna inanan birisiyim. Sizin için yazmak ne anlama geliyor?
Benim için yazmak, sesimi duymak ve haykırmak demektir.
Romanınızın karanlık ve psikolojik derinliği göz önüne alındığında, bazı bölümler sizi yormuş ya da yazarken durup düşündürmüş olmalı. Yazarken sizi en çok zorlayan sahne hangisiydi?
Sizin de dediğiniz gibi, “Serdem” yazması oldukça zor bir kurguydu. Özellikle birinci kitapta, okurun gözünde “öylesine” gibi görünen ama aslında çok daha derin bir anlam taşıyan sahneleri yazmak genel olarak zordu.
Her insanın iyi edebiyatı ve yazarlığı tanımlama biçimi farklıdır; kimine göre yazar, duygulara tercüman olan biridir, kimine göre topluma ayna tutan ya da değişimi tetikleyen bir düşünürdür. Peki, sizce yazar kimdir, onun en temel sorumluluğu nedir ve iyi bir yazarı diğerlerinden ayıran asıl özellik ne olmalıdır?
Ben, her yazarın elinde çok güçlü bir silah taşıdığını düşünüyorum. Bu yüzden her yazar, kitaplarını çok ince eleyip sık dokumalıdır. Çünkü biz ne anlattığımızı biliyoruz ama ne anlaşıldığını bilemeyiz.
Halil Balal’a en sevdiği 5 yazar 5 eser ismini sorsak yanıtı ne olur?
Anna Karenina – Lev Tolstoy
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan Zweig
Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
Sol Ayağım – Christy Brown
Romeo ve Juliet – William Shakespeare
Son olarak, genç yaşta yazmak isteyen ama çekinen arkadaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
Yazmak, örgü örmeye benzer; sabırla ve emekle sonunda bir sonuç alırsınız. Her işte olduğu gibi, yazmada da bir anda sonuç elde edemezsiniz. Kısacası, eğer yazmak istiyorsanız, sadece yazın.
Vakit ayırıp sorularımı yanıtladığınız için teşekkür ederim. Eserinizin yolculuğu uzun ve ilham verici olsun.
Leave a Reply