Hasan Yasal: “Sanatın tüm dalları arasında bir bağ var.”

SÖYLEŞİ: Aslı Kemal GÜRBEY

Bugün sizleri, tiyatro sahnelerinden edebiyat dünyasına uzanan bir yolculuğa çıkarıyoruz. Konuğumuz, uzun yıllardır oyunculuk ve oyun yazarlığıyla sanat dünyasında yer edinen, şimdi ise Kalan Yayınları markasıyla basılan ilk kitabı Sizden Bir Aşk ile okurların karşısına çıkan Hasan Yasal. Sekiz farklı aşk hikâyesini bizlere sunan bu kitap, aşkın sadece romantik bir duygu olmadığını, hayatımızın farklı alanlarında nasıl kök saldığını gözler önüne seriyor. Hasan Yasal ile kitabının yazım sürecini, aşkın farklı yüzlerini ve sanatın ona kattıklarını konuşacağız. Keyifli bir sohbet bizi bekliyor!
Merhaba Hasan Bey. Benim gibi sizi ilk kez tanıyacak olanlar için kendinizi tanıtır mısınız?

Merhaba, ben Hasan Yasal. 1957 İzmit doğumluyum. Selanikli bir baba ile Hopalı bir annenin üçüncü evladıyım. Kız kardeşim doğumundan kısa süre sonra, ablam ise 1958’de İzmit Körfezi’nde batan Üsküdar vapur faciasında vefat ettiği için abim ve ben iki kardeş olarak büyüdük. Evliyim; iki kız, bir erkek çocuk; iki erkek, bir kız torun sahibiyim. Sanata olan ilgim küçük yaşlarda başladı. Tiyatro, sinema, kitaplar, arkeoloji ve mitoloji her zaman ilgi alanım içinde oldu. Oyunculukla ilgili eğitimlerimi aldıktan sonra kamera oyunculuğuna başladım. Aynı zamanda oyun yazıp yönetiyor ve sahneye koyuyorum. Ayrıca temel oyunculuk eğitimleri vermekteyim. Kitap yazmayı hep istemişimdir. Birkaç deneyimim oldu fakat yayımlama fırsatı bulamadım. Bu kitap, sizlerle buluştuğum ilk kitabım ve en büyük mutluluğum.
Sizden Bir Aşk, basılı olarak yayımlanan ilk kitabınız. Yayınevi bu kitabın sizin için çok duygusal bir önem taşıdığını söyledi ama açıklamadı. Bunu sizden duyabilir miyiz?
Bu kitap benim ilk kitabım, evet. Bu kitapta gerek sohbet ettiğim kimselerden gerekse kendimden bahsettim. Ancak bu kitabı biraz daha farklı kılan, hatta ona duygusal bir anlam yükleyen durum, altmış yıllık arkadaşım Nabi’nin bu kitabı heyecanla beklemesi ancak kitap çıkmadan vefat etmesi oldu. Bu durum, kitaba benim için çok özel bir anlam kattı. Ayrıca kitapta bahsettiğim kişilerin hepsi benim için duygusal anlamda ayrı bir yere sahip. Öğretmenim, arkadaşım, komşum… Hepsi bu kitapta duygulanarak bahsettiğim kişiler oldu.
Doğrusu, kitabınızdaki tüm hikâyelerin sonu aşk ile bitiyor. Kitabın adı da öyle. Bundan anlıyorum ki aşk sizin dünyanızda çok müstesna/özel bir anlama geliyor. Birbiriyle bağlantılı 2 sorum var: 1) Kitabın adını Sizden Bir Aşk olarak belirleme süreciniz nasıl oldu? 2) Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Kitabımın adı, evet, Sizden Bir Aşk… Aşk, benim dünyamda müstesna bir kavram, çünkü aşk hangi şekilde olursa olsun emek ve fedakârlık isteyen bir olgu. Kitabımı yazmaya karar verdiğimde, hikâyelerini ele aldığım kişileri tanıdıkça gördüm ki onlardaki aşk, onların yaşam biçimi ve tutkusu olmuş. Emek harcayarak o aşka sahip olmuşlar ve tutkuyla, cesaretle aşklarına sahip çıkmışlar. Ben de o zaman dedim ki: Kitabımın adı, onların aşkını anlatan, onlardan bir aşk olan Sizden Bir Aşk olsun.
Şu soruyu nasıl yanıtlayacağınızı da merak ediyorum. Diyelim ki bir imza günündesiniz. Bir okurunuz söz alıp ayağa kalktı. Ve size şöyle bir söz etti: Aşk yoktu, yazarlar ve sanatçılar onu icat ettiler. Okurunuza vereceğiniz yanıt ne olurdu?
Güzel soru! Okuyucuma, “Yanılıyorsun, aşk insanlığın var oluşuyla birlikte var oldu.” derdim. Mitolojik hikâyelerden ve tarih boyunca öğrendiğimiz olaylardan görüyoruz ki aşk, hayatın her evresinde var. Bu, o zaman da böyleydi, şimdi de böyle. Aşkın her türlüsü her devirde var olmuştur. Aşk olduğu için sanatçılar, yazarlar ve şairler bunu eserlerinde konu etmişlerdir.
Kitabınızı beğenerek bir solukta okudum. Sanki güzel bir oyunu izlemiş hissine kapıldım. Bu soruyu sormazsam olmaz. Oyunculuk ve yazarlık arasında bir bağ olup olmadığını size sorsam yanıtlarınız nasıl olurdu?
Çok enteresan bir durum, inanın ikisinin de tadı farklı. Sahnede oynadığınız rolün karakteri oluyorsunuz ve seyirciyle duygusal bir bağ kuruyorsunuz. Kitap yazarken ise bambaşka bir dünyanın içine giriyor ve yazarken yazdığınız konuyu adeta yaşıyorsunuz. Bir gerçek var ki sanatın tüm dalları arasında bir şekilde bağ vardır…
Bu kitapla hikâye anlatıcılığına olan ilginiz sahneden sayfalara taşınmış oldu. Size öyle bir soru sormak istiyorum: Yazarken mi yoksa sahnede oynarken mi kendinizi daha mutlu hissediyorsunuz? İkisi arasında bir tercih yapmanızı istesem yanıtınız ne olurdu?
Gerçeği söylemek gerekirse, ikisinin de mutluluk tadı farklı. Ancak hem oynarken hem de yazarken çok mutlu olduğum bir gerçek. Şöyle düşünün, iki evladınız var; ikisi arasında ayrım yapabilir misiniz? Yapamazsınız. İşte bu da öyle, ayrım yapmak zor.
Oyunculuk yönünüzde olduğu için size şunu sormak isterim. Türk toplumunun edebiyat ve sanata karşı tutum ve tavrını nasıl buluyorsunuz?
Türk toplumu aslında sanata ve edebiyata ilgi göstermiştir. Biliriz ki eski Türk medeniyetlerinde edebiyat önemli bir yer tutar. Toplumumuza tiyatro sonradan girmiş olsa da öncesinde tulûat, meddah, Hacivat-Karagöz gibi tiyatral sahneler büyük beğeni görmüştür. Günümüzde bu ilgi bölgelere ve yörelere göre değişkenlik göstermektedir. Ancak şunu söyleyebilirim ki toplumumuz tiyatroya ve okumaya karşı hâlâ mesafeli. Daha çok okumalı, daha çok oyun izlemeliyiz.

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*