
İlyas Turhal: “Her insanın hayatı, o insana özgü binlerce masalı içeren bir masaldır.”
Söyleşi: Aslı Kemal Gürbey
İlyas Turhal, Adıyaman doğumlu. Bir eğitimci aynı zamanda hukukçu kimliği de var. Genel anlamda edebiyat meraklısı ancak masallara olan ilgisi bir başka. Turhal’ın BİR TUTAM MASAL isimli masal kitabı geçen hafta Kalan Yayınları etiketiyle okurla buluştu. BİR TUTAM MASAL, yazarın ilk basılı eseri. Masal sevenlerin keyifle okuyacağı bir eser. Yeni senenin şu ilk günlerinde İlyas Turhal ile keyifli bir söyleşi yaptık.
Merhaba İlyas Bey, açıkçası şiir, roman, öykü yazarları ile söyleşi bolca yapmışımdır ancak masal yazarı biri ile söyleşi yapmışlığım nadirdir. Nadir karşılaştığım işler bende heyecan uyandırır ve bu tür işleri severim. Bu nedenle sizinle söyleşi ayrı bir mutluluk benim için. ilk basılı eseriniz olan BİR TUTAM MASAL için öncelikle sizi canı gönülden tebrik ederim. Okurunun bol olmasını samimiyetle istiyorum. Güzel bir çalışma olmuş. Okurlar için kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, ben İlyas Turhal. Adıyaman’ın merkeze bağlı dağ köylerinden olan Balyan (şimdiki ismi Yaylakonak Belediyesi) köyünün İncirlikdere Mezrasında doğmuşum. Çocukluğum köyde geçti. Çocukluğumda olabildiğince her şeyi gözlemledim. İnsanları, bitkileri, hayvanları, dağları, taşları, dereleri, çiçekleri, ağaçları, yıldızları kısaca her şeyi gözlemledim, inceledim. Ve bu beni derinlemesine sorgulamaya, düşünmeye, kitap okumaya, gezmeye itti. Edebiyata olan ilgimi arttırdı. Hayatımda kitapların benim için apayrı bir yeri vardır. Ancak düz ve ikna olunan bir bakış açısıyla değil, okuduğum kitapları sorgular, eleştirir, üzerinde düşünürüm. Adıyaman Eğitim Fakültesi’nde ilköğretim matematik öğretmenliği ve Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezunum.
Edebiyatta masal türü çok yaygın değil. Şiir, Roman, Öykü türünde eserler daha yaygın. Fakat siz endemik bir tür olan masalı seçmişsiniz. Masal merakınız nereden geliyor?
Çocukluğumdan itibaren masallara yönelik şöyle bir yaklaşımım vardır: Her insanın hayatı, o insana özgü binlerce masalı içeren bir masaldır. Bu yönlü yaklaşımım ve köy koşullarında kitaplara ulaşmanın zorlukları ve kısıtlılığı, beni ortaokul yıllarından itibaren masal kurgulamaya, hayali karakterler uydurmaya vesile oldu. “Neden yazmıyorum ki?” dedim kendime ve ilk masallarımı, şiir ve roman ve de öykü çalışmalarımı ortaokul yaşlarında kaleme aldım. BİR TUTAM MASAL adlı eserimdeki ‘Şarap İçen Keçi’ ve ‘Padişahın Kızı’ ortaokul yıllarında kaleme aldığım eserlerimdendir.
Masal yazmak bana göre hiç de göründüğü gibi kolay değil. Hatta düpedüz kıvrımlı, meşakkatli, açmazları bol bir yola girmek. Ben BİR TUTAM MASAL’ın masallarını beğendim. Çok emek verdiğinizi tahmin edebiliyorum. Yazma sürecinizi, özellikle sizde iz bırakan yüzleştiğiniz güçlükleri anlatır mısınız?
Elbette düşündürücü ve eğitici masalları kurgulamak ile iş bitmiyor. Asıl sorun, yazarken karşınıza çıkıyor. Cümle seçiminde kelimeleri dizayn etmek oldukça zaman alıyor ve yoruyor. Sürekli çantamda defter, kalem taşırım. Önce kurgunun ana hatlarını belirler, küçük notlarla masal ile dile getirmek istediğim duygu ve düşünceleri belirlediğim rol modellerle özdeşleştiririm. Bir süreliğine demlemeye bırakırım. Son kontrollerimden itibaren müsait yer ve uygun zamanlarımda sakin kafayla kaleme alırım.
Masallarınızda alışık olduğumuz masal unsurlarına hem rastlanıyor hem rastlanmıyor. Beğenerek okuduğum Köpek ile Horozun masalı alışık olduğumuz masallara uyuyor. Ancak diğer masallarda durum değişiyor. “Bir varmış, bir yokmuş”; “evvel zaman içinde kalbur saman içinde” gibi açılış cümleleri yok mesala. Hatta Hırçu Murç masalı bir ayının başından geçenleri anlattığı hikâyelerden oluşarak klasik masal anlatısının bayağı dışına çıkıyor. Bu, sizin bilinçli olarak tercih ettiğiniz bir tutum görünüyor. Neler söylemek istersiniz?
Çok fazla edebi eser okumamın ve gözlemlerim sonucunda şöyle bir kanaate vardım. Edebiyatımızda masalın yeri ve tarihi çok geniş bir alana yayılmakla beraber, sürekli belirli kalıpların içerisine sıkıştırılarak bir dolap beygiri gibi döndürüldüğünü ve toplumun psikolojik ve sosyal ölçeğinden uzaklaştırıldığını gördüm. Bunu aşmak ve masal dalının edebiyatta hak ettiği değere ulaşabilmesi maksadıyla sıra dışı, sorgulayıcı, dinamik, eğitici, öğretici, düşündürücü, geliştirici, açık uçlu masalların yazılması gerektiği inancına vardım. Çünkü bana göre masalın amacı vardır ve olmalıdır. Çocukluk yılları masal dinlemek ve okumak ile geçmiş bireylerin ileriki yaşantılarında daha üst düzey düşünme yetisine sahip olacağını herkesin bildiği aşikardır. Ayrıca sadece çocukların değil, yaşı ne olursa olsun, yetişkinlerin de masal okuyarak zihin haritalarını genişleteceklerine ve beyinlerini dinlendireceklerine inanıyorum. Bir başka nedenim de okumayı hiç sevmeyen bir insan bile masallar okuyarak, eğlenerek okuma alışkanlığı edinebilir ve okuma sevgisine koyu aşk düzeyinde bağlanabilir.
Çoban Hüseyin, Hayırdır İnşallah’ta ilk karşımıza çıkıyor. Sarı altın rüyası görüyor. Düşünde padişah, sarayları var, uyandığındaysa yoksul bir çoban, sadece bir avuç koyunu var. Ekonomik krizin içinde olduğumuz şu dönemde herhalde Çoban Hüseyinler her yerde artmışlardır. Masallar ile toplumsal sorunlar arasında bağlantılar olduğuna kuşku yok. Neler söylemek istersiniz?
Sadece ekonomik krizlerde değil, bilinen tarihin serüveninde Çoban Hüseyin her dönemin masalıdır. Krallıklar, derebeylikleri, halifeler, hanlar, hakanlar, sultanlar, padişahlar ve günümüzün gerek toplum liderleri, gerek inanç ile sermaye liderleri de dahil olmak üzere bütün zamanların yönetim şekilleri farklı görünse de asıl olan farklı isimler altında materyalist ve kapitalist sistemin aynı devam etmesidir. Gücü elinde bulunduran sermaye devlerinin her devirde farklı renklerle ve şekillerle oyunlarını oynayarak toplumları yönlendirdiğini hepimiz biliyoruz. Çoban Hüseyin ile asıl vermek istediğim mesaj; halkların umut ve hayaller ile başka boyutlardaki zenginlik masalları ile uyutulması. Bütün tekelleri elinde bulunduran sermayenin tepe güçlerinin istismar ettikleri inanç, ideoloji, dil, din, ırk, kültür, sanat vesaire kavramlara yükledikleri anlamlarla uyuşturdukları ve yoksullaştırdıkları halklara bolluk, bereket, konfor, sonsuz mutluluk gibi sonsuz zenginlik hayalleri ve düşleri satarak; kendilerinin güç ve refah egemenliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak. Bunun için her devirde güdülen halkları temsilen Çoban Hüseyinler uyumalı, hayal ve düşlerinde zenginliğin ve rahatlığın tadına varmadan sürekli inanarak umut etmeliler.
Kuş Masalındaki kuşun dönüşümü muhteşem. Zalimin zulmünden o da zalim olmaya karar veriyor ama sonra gördüğü iyilikten etkilenerek o da iyi olmaya karar veriyor. İyi olunca da dünya bir anda çok güzel bir yere dönüşüyor. İyilikle-kötülüğün savaşı dünya kurulduğundan beri var. İyiler sadece masallarda kazanır derler. Bu tartışmada nerede yer alırsınız?
Eğer iyiler akıllarını zekâ ve sabır ile bilgeliklerini de cesaret ile birleştiremezler ise kazanmaları ancak tesadüfi olur ve sadece masallarda hep kazanırlar. İyilerin kazanabilmeleri için akıl ve bilgelik ile beraber ince ve kıvrak bir zekâya, sabır ve sebata, kötülerden daha fazla cesur olmaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Ben küçüklüğümden beri hayvan masallarından hoşlanan biriyim. Sizin kitabınızda da Kuş, Ayı, Fare, Keçi, Köpek, Horoz gibi hayvan masalları var. Tam benim sevdiğim türden masallar bunlar. Bu nedenle benim gibiler sizin masallarınıza bayılacaklar. Ne dersek diyelim masalda insan-hayvan ayrımı yapan okurlar var. Bu fikre karşı olanlar da var. Siz bu tartışmada nerede duruyorsunuz?
İnsanların, kahramanlarına göre masallara yaklaşımlarını gayet doğal karşılıyorum. Ancak ben hiçbir zaman kahramanlarına göre insan-hayvan masalı ayrımı yapmadım. Her masalın farklı bir tadı, ayrı bir güzelliği var benim için. Yerine göre insan, hayvan, yerine göre cansız bir varlık veya bir hayal, bir gölge de masal kahramanı olarak dile getirilince, masalın aurasını bozmadığı sürece farklı güzelliklere ulaşılabiliyor
Sarhoş Keçi masalını sevdim. Kurdu, Aslanı, kötü niyetli adamı, çobanı halleden keçinin sonunun acı bitmesi üzücü oldu. Masalların sonu genellikle iyi biter. Mesela beğenerek okuduğum, çok da hoşuma giden Padişahın Kızı masalının sonu iyi bitmiş. Fakat Sarhoş Keçi masalında durum faklı. Ben olsaydım sanırım Sarhoş Keçi’yi o çiftliğin padişahı yapar, onu yaşatırdım. Tamda bu noktada size sormak isterim. Masallara son yazarken bunu nasıl belirliyorsunuz.
Sarhoş Keçi; özgünlüğün, deliliğin, doluluğun, eşkıyalığın, kural tanımazlığın, özgürlüğün, başkaldırının simgesidir bir nevi. Sermayenin çiftlikteki temsili olan ağalık düzeninin varlığı ile sömürünün sürekliliği için halkın özgürlüğüne gidecek yolların ağa ve taraftarları için son bulması gerekmektedir. Böylelikle masalı kötü sonla bitirecek olan unsuru, kuralları yani hukuku oluşturanı elinde bulunduran güce göre belirliyorum.
Masallarınızı başarılı bulduğumu söylemeliyim. Adeta nefes almadan okudum. Bir Tutam Masal kitabı benden tam puan aldı. Ayrıca kendinize özgü bir düşünme, hayal kurma stiliniz olduğunu da söylemek isterim. Kurguladığınız başarılı masallar zihninizdekinin resmini alenen veriyor. Genç yaşınızda çıtayı buradan açmanıza hayran kaldım. İlyas Turhal bunu nasıl başardı?
Kuvvetli gözlemlerim ve incelemelerim sonucunda doğal olarak gelişen sorgulayıcı, eleştirel, bütünleyici, analitik düşünme, uzamsal bakış açısına sahip olma gibi becerilerimin -okuduğum kitapları da sorgulayıp eleştirerek, derinlemesine düşüncelerimi bir bardağa benzettiğimde- dolu bardağın taşan kısımlarının bir parçası bu eserlerimi oluşturuyor.
Edebiyatçılar arasında bilindik bir söz vardır. “Okur talepkârdır” derler. Masallarınızı okuduktan sonra sizden yeni eserler bekleyeceklerdir. Mesela ben bekliyorum. Yeni çalışmalarınız var mı/olacak mı? Okurlarınıza bir süre verebilir misiniz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki BİR TUTAM MASAL adlı projemi üç ciltlik bir seri çalışması olarak ele aldım. Okurlarıma şu an üzülerek bir süre eser veremeyeceğimi belirtmekle birlikte, öncelikle BİR TUTAM MASAL adlı eserimin serisini oluşturan kitapları sırasıyla bastırmayı düşünüyorum. Bunların dışında daha farklı, dinamik, sınır ve kural tanımayan masallarım da mevcuttur. Masal haricinde roman, hikâye, şiir, bilimkurgu, felsefe alanlarında da özgün çalışmalarım bulunmaktadır. Elbette bu eserlerimi de süreç içerisinde okurlarımla buluşturmanın gayreti ve çabası içinde olacağım.
BİR TUTUAM MASAL’ı okuduğum için mutluyum. Okurlarınızın da eserinizi okuduktan sonra size hayranlık duyacaklarından kuşkum yok. Türk edebiyatına, çocuklarımıza bu masalları kazandırdığınız için kendi adıma size teşekkür ediyorum. Söyleşiyi sonlandırırken kitabınızla ilgili özellikle söylemek istediklerinizin olup olmadığını da merak ediyorum.
Masallarıma olan ilgi ve alakanızdan ve benimle yapmış olduğunuz bu söyleşiden ötürü ben de sizlere teşekkür ediyorum. BİR TUTAM MASAL adlı eserimin serisi tamamıyla okurla buluştuğunda ve diğer masallarım da kitaplaşıp okuyucu karşısına çıktığında eminim ki en güzel yorumları okurlarım yapacaktır.
Kitabınız hayırlı olsun, okuru bol olsun.
Hayırlı dilekleriniz ve temenniniz için masal ile masallarımızda masalca kalmak dileğiyle ayrıca teşekkür ediyorum.
Leave a Reply