Jale Topaloğlu, Yalova Şairler ve Yazarlar Derneği üyesi kadın şairlerimizden biri. Kalan Yayınları’ndan bu hafta “ALACA” isimli ilk romanı yayımlandı. Yazarla kitabı hakkında söyleşi yaptık.
Merhaba Jale Hanım. Öncelikle yeni eseriniz hayırlı olsun.
Merhaba. Teşekkür ederim.
Sanırım kitabınızı ilk okuyanlardan biriyim. ALACA’’yı bir solukta, beğenerek okudum. İyi ki okumuşum. Kapak görselini beğendim. Dili sade, olay örgüsü anlaşılır, konusu da akıcı ve etkileyiciydi. Kaleminize sağlık diyorum. 1974 doğumlu, evli, iki çocuklu kadın şairlerimizden birisiniz. Ev, aile, çocuk sorumluluğu, sosyal medya, sosyal hayat, eğlence, zamanın tadını çıkarmak kısacası dert-tasa etmeden yaşamak dururken eve kapanıp yazmak bana daima saygı duyulacak bir tavır olarak görünmüştür. Bana göre yazarlar, diğer insanlardan çok daha fazla şeylerini feda ediyorlar. Yapacak pek çok farklı iş varken siz niçin yazar olmak istediniz? Bunu gerçekten merak ediyorum.
Merhaba, yazar olmayı seçmek benim için bir seçenek değildi. Yazar olmak için doğmuşum diyebilirim. İçimde bitmek bilmeyen bir yazma hırsı, edebiyata olan aşkım bu yolda yürümeme sebep oldu. Kim bilir belki de dile getiremediklerimi yazarak ifade etme yoluydu bu. Herkesin bir mutluluk anlayışı vardır. Benim için de yazmak huzur bulduğum bir liman, vazgeçilmez bir aşktı. Allah sağlık verdiği sürece yaşam gayem hep yazmak olacaktır.
Bana göre şiir yazmak ilkbahardır, anı yazmak yaz, öykü yazmak sonbahar, roman yazmak ise kıştır. Roman yazmak zor, meşakkatli, uzun bir yoldur. ALACA’nın sizin ilk roman çalışmanız olduğunu düşündüğümde bunun sizin için çetin bir süreç olduğunu tahmin ettim. Şimdi size sorum şu: ALACA’yı yazarken neler yaşadınız, nelerle yüzleştiniz, neleri aştınız?
ALACA’yı yazarken hayatın gerçekleriyle bir kez daha yüzleştim. Şunu bir kez daha anladım yaşanması gereken her ne ise mutlaka yaşıyorsun, hiçbir kuvvet bunu değiştiremiyor. Bir nevi kadere teslim olmak belki de ve paranın, şanın, şöhretin bir yerden sonra hiçbir hükmü olmuyor. Para, bazen zehirli bir silaha dönüşüyor. Onun içindir ki mutluluk bence anı yaşamak, sonra ise kocaman bir rüya.
ALACA gerçek hayattan esinlenilmiş Mardin’de yaşanan dramatik bir hikâyeyi konu alıyor. Hem annesini hem babasını erken yaşta kaybetmiş, çocukluk arkadaşı Ömer tarafından kıskanılan ve eşiyle birlikte bu kıskançlık nedeniyle de hayatı sona eren talihsiz biri. Eserde iyi ile kötü savaşıyor ve iyiler kaybediyor. Acaba gerçek hayatta böyle midir? Neler söyleyeceğinizi merak ediyorum.
Maalesef hayatın içinde iyiler de var kötüler de. Belki de hayatın kanunu bu, iyiler Cennete, kötüler Dünyaya aittir. Bunu anlatmak istediğim bir şiirim vardı aslında, müsaadeniz olursa ondan bir iki dörtlük okuyalım:
Ne adamlar tanıdım adamlıktan öteydi
Kula kul olanlar para ya da köleydi
Şimdi nasıl anlatsam bu dünyanın dengini
Ne sen sor ne de ben anlatayım azizim
Fakir, zenginin olmuş bir oyuncağı
Garibanın derdi yeter tütsün ocağı
Kirlendi dünyanın dört bir bucağı
Ne sen sor ne de ben anlatayım azizim
Size sevdiğiniz 5 yazar 5 roman ismi söylemenizi istersem yanıtınız ne olurdu?
Evet benim de ilham aldığım yazarlar var tabi ki: Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Halit Ziya Uşaklıgil, Halide Edib Adıvar ve kıymetli eserleri Ağrı Dağı Efsanesi, Masumiyet Müzesi, Son Kuşlar, Dağa Çıkan Kurt, Kırık Hayatlar gibi kıymetli eserler her zaman ilham kaynağım olmuştur.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Okurlarınız bol olsun. Söyleşimizin son sorusu da, Jale Topaloğlu yeni çalışmalara başladı mı/başlayacak mı olsun?
Ben de teşekkür ederim bu güzel sohbet için tabi ki yeni eser çalışıyorum. Bugünlerde “Benim Adım Zeren“ romanını yazmaktayım. Hep birlikte nice kitaplara. Durmak yok yazacak çok şey var.

Leave a Reply