
SÖYLEŞİ: Aslı Kemal Gürbey
Memet Ali Öztürk’ün, “Suskun Gevezeliklerim” isimli ilk kitabı bu hafta Kalan Yayınları’ndan çıktı. Birbirinden güzel yazıların olduğu kitap oldukça rahat okunan diliyle insanı hiç yormuyor. Beğenerek okunacak kitaplardan. Memet Ali Öztürk ile kitap hakkında söyleşi yaptık. Buyurun söyleşimize…
Merhaba Memet Ali Bey. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Öncelikle söyleşiye vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Bu kitap vesilesiyle isminizi öğrenmiş bulundum. Sanırım diğer okurlardan da benim gibi isminizi yeni duyanlar olacaktır. Bu nedenle öncelikle sizi okurlarımıza tanıtarak başlamak istiyorum. Memet Ali Öztürk kimdir?
Kars’ın bir köyünde, 1959 yılının bir Şubat’ında, on çocuklu ve on dört nüfuslu bir ailenin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldim. On iki yaşında inşaat işçiliği dahil olmak üzere birçok işte çalıştım. Lise öğrenimini bitirdikten sonra Ankara, İstanbul ve İzmir’deki çeşitli sektörlerde fabrika yöneticisi, personel müdürü ve genel müdür olarak görev yaptım. 2010 yılında İstanbul’da çalıştığım bir firmadan emekli oldum. Evliyim ve Dilan adında bir kızım var.
“Suskun Gevezeliklerim” basılı ilk eseriniz olduğu için mutlu, heyecanlı ve gurur dolu olduğunuzu tahmin ediyorum. Duygularınızı öğrenebilir miyim?
Evet, bu dünyada bana ayrılan süre bitmeden bir kitap sahibi olmanın onurunu ve mutluluğunu yaşadığımı söyleyebilirim.
“Suskun Gevezeliklerim” adlı kitabın içinde birbirinden güzel, içi dolu, oturaklı anılar var. Bunlar yılların deneyimi gibi görünüyor. Herkesin yazıya başladığı bir olay, bir takvim vardır. Siz yazmaya ilk ne zaman başladınız? Sizi yazmaya yönlendiren temel motivasyon neydi?
Çocukluğumdan beri duyduğum ve gördüğüm, kendimce önemli bulduğum şeyleri not etmeyi ve yazmayı seviyorum. Şimdiki nesil bilmez ama ben mektup yazmaktan çok büyük keyif alırım. Kızım üniversitedeyken aynı kentte olmamıza rağmen ona mektuplar yazar, heyecanla yanıtını beklerdim. Bir süre sonra kızım bunu sürdürmek istemeyince mektup yazma işi de son buldu. Yaşadığım döneme ait tanıklıklarımın en azından torunum tarafından bilinmesi benim için en iyi motivasyondur.
Kitabın ön sözünde, “kitabın ismi konusunda aile bireylerinizle uzun tartışmalar yaptığınızı” belirtiyorsunuz. Size sorum şu: Kitabın ismi neden “Suskun Gevezeliklerim oldu?” Bu dikkat çekici ifade sizin için ne ifade ediyor?
Ben, insanın söylemden çok, yaşam biçimi, her anlamda yaşama karşı duruşu ve takındığı tavrı ile var olduğuna inanırım. Bu nedenle çok konuşmayı sevmem, susarak konuşurum. Kitabın adı da ailemin beni suskun olarak tanımlaması sonucunda ortaya çıktı.
“Yazılarınızı, aile bireyleriyle tartışmalarınızı ifade etmek için de kullandığınızı” söylüyorsunuz. Kitabın içinde bir yerde de “…onlara gidip ‘sizi bağışladım’ demek istiyorum” ifadesi var. Bu noktada size 2 sorum olacak: 1) Kitabınızı yazarken geçmişinizle ve yaşadıklarınızla hesaplaştığınızı düşünüyor musunuz? 2) Yazmak sizin dünyanızda neye tekabül ediyor?
Kimseyle hesaplaşmak gibi bir düşüncem olmadı hiçbir zaman. Birçok insanda sizin hesaplaşmak istemeniz bir etki yaratmaz. Bu nedenle, birileriyle yaşadığım diyaloglarda önce kendimi sorgularım. Bu diyalog sırasında bir hatam varsa gidip özür dilerim. Hatam yoksa arkamı dönüp giderim. Benim ilkem şu: Karşımdakinin bana karşı tavrını benim duruşum belirler. Kimsenin benim duruşuma aykırı tavır göstermesine izin vermem. Ayrıca, ben birine karşı yanlış yapmışsam, onun da bana karşı yanlış yapma hakkını teslim ederim.
Doğruyu söylemek gerekirse ben yazılarınızı beğenerek okudum. Kitabı okuyanların da benim gibi düşüneceklerini hissediyorum. Kitabınızda, yazdıklarınızın beğenilip beğenilmemesinin ya da kitabın satıp satmamasının sizin için önemli olmadığını söylüyorsunuz. Peki, bu eserin yayınlanmasının sizin için önemi neydi?
Gerçekten bu kitapla ilgili ticari kaygım yoktur. Harcamalarımdan kısarak ve emekli maaşımdan küçük küçük miktarlar biriktirerek karşıladım bedelini. Belki elli yıldan beri bir kitabım olsun istiyordum. Ama tabi ki okurlar tarafından beğenilmesi de çok hoşuma gider.
Edebiyatın anlamı her yazara göre değişiyor. Yazar olmanın tanımı da. Sizin için ne gibi anlamları olduğunu merak ediyorum? Bu temelde size iki sorum olacak: 1) Size göre edebiyat nedir? 2) Yazar kimdir?
Daha önce de belirttiğimi sanıyorum, ben yazar değil şimdilik yazanım. Bu, ileriki zamanlarda yazarlığa evrilir mi bilmiyorum. Yaşadığı dönemdeki yaşanmışlıkları, deneyimleri, olayları objektif bir yaklaşımla, duygu ve düşüncelerini de katarak gelecek kuşaklara bir işaret, bir belge bırakan insan yazardır ve yaptığı işte edebiyattır.
Kitapta toplumsal eleştiri kendini bayağı gösteriyor. Toplum olarak en büyük çıkmazımız sizce nedir? Ve çıkmazdan kurtulmak için ne yapmalıyız?
Öncelikle, toplumda yaşanan ikiyüzlülüğün beni çok incittiğini söylemem gerek. Söylemi ile eylemi çelişkili insanlardan becerebildiğim kadarıyla uzak durmaya çalışırım. Toplumdaki tepkisizlik, sinmişlik, korkaklık, insan ilişkilerinin çıkara tahvil edilmesi ve bu davranışlardan ötürü ahlakın çürümüşlüğü toplumlarım en büyük çıkmazıdır. Buradan çıkmanın yolu ise, bütün bunların aksine insani değerlere sahip çıkılması ve yaygınlaştırılması gerekmektedir.
“Suskun Gevezeliklerim” kitabı raflardaki yerini aldı. Bundan sonra nasıl bir yazın yolculuğu planlıyorsunuz? Yeni eserler vermeyi düşünüyor musunuz?
Becerebilirsem yazmayı sürdürmek isterim. Ama hiçbir ticari kaygı taşımadan…
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Okurlarınız bol olsun.
Ben teşekkür ederim. Saygılarımla…
Leave a Reply