SÖYLEŞİ: Aslı Kemal Gürbey
Genç şair Ömer Faruk Günenç’in Kalan Yayınları tarafından basımı yapılan A’raf Günlerinden Istırap Notları isimli şiir kitabı raflardaki yerini aldı. Şiirleri durgun akan bir nehir gibi. Sessiz ve derinden imgelerle insanı içine çekiyor. 2024 eylülünün son gününde güzel bir söyleşi yaptık.
Merhaba Sayın Günenç, okurlar için kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, 1989 Gaziantep Şahinbey ilçesi doğumluyum, şiire çevremdekilerin eleştiri, yorum ve beğenilerini merak ederek başladım. İlkokul yıllarında sevdim şiiri.
Kendimi ifade etmek için bu yolu seçtim. Takdir ve beğeni aldıkça daha da heveslendim. Bu kitabı daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmak için, değerli okurun seçkisine sunma kararı aldım.
Kitabınızı bir hal lisanı olarak tanımlıyorsunuz. Size göre şiir nedir ve insan neden şiir yazmaya ihtiyaç duyar?
Evet, bu kitabı bir hal lisanı olarak tanımlamamın nedeni derin gözlemlerle farkındalıklar edinmiş olmaktır. Dahası insanların güzel intibalarıdır, diyebilirim. Bana göre şiir hislerimizden, doğadan aldığımız ilhamdan kaynaklanan bir ifade biçimidir. Şiir yazmaya insanı anlamak, ifade etmek ve ruh hallerinin tesiri içerisinde ihtiyaç duyarız. Şiir, bir yaşama biçimidir.
Farz edin ki bir imza günündesiniz ve sizi dinlemeye gelen genç şiirseverler var. İçlerinden bazıları da şiir yazmak istiyor fakat bunu nasıl yapacağını bilemiyor. Onlara söyleyecekleriniz neler olurdu?
Birey; dünyaya şahit olarak gelmiştir. Einstein “coşku zekâdan daha önemlidir” der.
Yazarken anımsamaları gereken şey objektif olarak tanıklık ettikleri hisler ve akışına bırakılmış coşkun bir ruh halidir.
İsmini ilk kez duyduğumuz bazı şairler var. Bir heyecanla okuyoruz. Bazıları oldukça etki bırakıyor. Bazılarında ise bu etkiyi göremiyorsunuz. Bıraktıkları his sanki şiir değil de yazı okumuşsunuz gibi. Hiçbir şairin istemeyeceği bir durumdur bu. Ne oluyor da şiirler yazılara dönüşüyor?
Şiir içinde özgünlük ve gerçeklik barındırırsa şiirdir. Yaşanmışlıklarımız, travmalarımız, acılarımız olmadan yaptığımız ürüne dolu bir şiirdir denemez. Sonuçta cümleler gam çekmeden birbirine ulanmıyor.
Sizi okuyanların size hayran olması ne kadar doğalsa sizin de başka şairlere hayranlığınızın olması o kadar doğaldır. Beğenip hayranlık duyduğunuz şairler kimlerdir?
Kalemini hayranlık duyarak okuduğum farklı şairlerin başlıcaları İsmet Özel, Şükrü Erbaş, Arkadaş Zekai Özger, Ahmet Erhan, arkasında fazla şiir bırakmamış olsa da Cemil Meriç’in üslubunu yol haritası olarak benimsiyorum diyebilirim.
Ülkemizde şiirin geleceğini iyi gören de var, aksini düşünen de. Hatta şiirin tamamen ortadan kalkmasa bile gelecekte bir değer taşımayacağını söyleyen bile var. Siz bu tartışmada nerede yer alırsınız?
İnsanlığın şiire ekmek gibi, su gibi ihtiyacı vardır. Şiir zor zamanlarımızda bize arkadaştır. Kendimizi anlamamız için şiir bize rehberlik eder. Okuduğumuz şiirin bir mısrasında “hakikaten benim gibi hisseden birisi varmış” dedirtir şairler bize. O yüzden günümüze değin nasıl geldiyse gelecekte de varlığını sürdürecektir. Ancak beğenilerimiz sürekli şekillendiği için şiir farklı şekillere dönüşecektir.
Söyleşiyi sonlandırırken kitabınızla ilgili özellikle söylemek istediklerinizin olup olmadığını da sormak istiyorum.
Ben yazarken derin bir melankolinin içinden geçerek yazıyorum, tarif edemediğim, anlamlandıramadığım duyguları şiirle ortaya döküyorum. Bu benim ilk kitabım, ilk tecrübem. Umarım çizgim ve yolum doğrudur. Eleştiriler her şeyi açıklayacaktır. Okur’a, bana vakit ayırıp şiirimi anlamlandırmaya çalıştıkları için şimdiden teşekkür etmek isterim. Sevgiyle kalın…

Leave a Reply