
SÖYLEŞİ: Aslı Kemal GÜRBEY
Prof. Dr. Adem Önal, ÖNAL-1 Boyama Yöntemi’ni keşfeden bir bilim insanı. Onlarca kitabı ve makalesi bulunuyor. “Doğal Boyalarla Pratik Boyama Reçeteleri” adlı kitabını Kalan Yayınları’ndan bu hafta çıkardı. Okurlarıyla buluşan eser hakkında yazarımız Prof. Dr. Adem Önal ile bir söyleşi yaptık. Buyurun söyleşimize…
Merhaba Adem hocam. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Sizi tanımaktan kıvanç duydum. Açık söylemek gerekirse isminizi ilk kez bu kitap vesilesiyle duydum. Eminim söyleşiyi okuyan okurlardan da çoğu benim gibi düşünüyordur. Bu nedenle sizi okurlarımıza tanıtarak başlamak istiyorum. Prof. Dr. Adem Önal kimdir?
1966 (resmi 1964)’te Artvin ili, Ardanuç ilçesi, Sakarya köyünde doğmuşum. 5 yaşımda ilkokula başladım. İlkokulu köyümde, Ortaokulu Ardanuç ilçesinde okuduktan sonra Lise eğitimimi Trabzon /Yomra lisesinde 1981’ de lise birincisi olarak tamamladım. Aynı yıl Karadeniz Teknik Üniversitesi, Temel Bilimler Fakültesi, Kimyagerlik Bölümünden 1885 yılında derece ile mezun oldum.1986 yılında Erciyes Üniversitesi Fen, Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde Araştırma Görevliliği ve Yüksek Lisans sınavlarını kazanarak akademik hayatıma başladım. 1988 yılında Yüksek lisansı, 1992 de Doktora programından mezun olduktan sonra 1993 yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesine geçiş yaptım. 1997 yılında Doçent, 2003 yılında Profesör oldum. 32 yıldan beri Doğal boyalar ve bitki kimyası üzerine çalışmalar yapıyorum. 25 Yüksek lisans, 6 Doktora Öğrencisi mezun ettim. 7 kitabım, 77 makalem, 65 bildirim mevcuttur. İç – dış cephe boyalarının bitkisel pigmentlerle oluşturulması üzerine 1 adet Patent sahibiyim. Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı antifungal bitkisel ürünümüz mevcuttur. ÖNAL-1 isimli solmayan boyaların oluşturulduğu boyama sistemini geliştirdim. 17 projede görev aldım. Alanımla ilgili olarak firmalara danışmanlıklar yaptım. Türkiye’nin ilk Doğal Boyalar Uygulama ve Araştırma Merkezini, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi bünyeşinde kurdum ve 30 yıldan beri bu merkezin müdürlük görevini yapıyorum. 2 dönem Fen- Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, 6 yıl Kimya Bölüm Başkanlığı görevlerini icra ettim.
Sayın hocam, doğal boyalar konusundaki çalışmalarınız uzun yıllara dayanıyor. Deyim yerindeyse bir ömür feda etmişsiniz. Bu temelde 3 sorum olacak: 1) Bu alana ilginiz nasıl başladı? 2) Doğal boyalar konusunun günümüz dünyasında neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz? 3) Bu konuya ömür verdiğinize değdi mi diye soran birisine yanıtınız ne olurdu?
Doğal Boyalara ilgim 1986 yılında Yüksek lisans aşamasında başladı. Danışmanım Prof. Dr. Mustafa Kepez, Cehri Bitkisinin Boyama özelliklerini incelememi istedi. İlk olarak yün iplik boyama çalışması yaptık. Her seferinde farklı renk tonları elde etmek dikkatimi çekti. Yani bir bitkiden onlarca renk tonu elde etmek harika bir şeydi. Böylece bu konuya girmiş oldum.
Sentetik boyalar daha çok petrol ürünü olan ve kanserojen etkiye sahip benzen molekülünün türevleridir. Örneğin kırmızı sentetik boyalar azo grupları içermekte olup, pek çoğu kanserojen olduğundan, kullanımı yasaklanmıştır. Ayrıca, terleme ile deri yoluyla emilimi olan kimi sentetik boyalar, farklı sağlık sorunları oluşturabilmektedir. 1715’ te Osmanlı döneminde Türk kırmızısı olarak bilinen kökboya, o zamanlar Fransa tarafından alınarak ziraatine başlanmıştır. Alizarın boyası sentezlendikten sonra, eski değerini kaybetmiştir. Pek çok bitkisel boya aynı zamanda tıbbi aromatik bitki olarak kullanılmaktadır. Mesela, kırmızı lahanada hem antioksidan hem vitamin hem de boya özelliği olan siyanidin vardır. Zerdeçal çok iyi bir kansersavardır ve aynı zamanda antimikrobiyal özelliğe sahiptir. Kekik ve nane harika antimikrobiyal boyalar barındırıyor.
Kök boyalı halı ve kilimler kullanıldıkça değeri artıyor, sentetik olanların da değeri azalıyor. Son yıllarda her şeyin doğal olanı kıymetlendiği için, sağlığımızı koruyan doğal boyalara daha da önem verilmekte ve bu konuda çok ciddi projeler hazırlanmaktadır. Bu nedenle doğal boyalar günümüz dünyasında çok önemli hale gelmiştir.
Çalıştığım kurumum ve çok değerli Rektörlerimiz hepsi de bu konuda bana gereken değeri, desteği verdiler. Çok sayıda öğrenci yetiştirdim. Bunların bazıları bu alanda çalışmaktadırlar. Yurtdışında bir boya fabrikasında çalışan öğrencim var. İlk kitabımı Flamanca’ya çevirdiler ve oradaki bilgileri kullanıyorlar. Tokat’ta çok sayıda yazma ustası var. Onlara bu konuda kurslar verdim. Devam ettiren ustalar var. Tokat Olgunlaşma Enstitüsünde 2 yıl kurs verdim. Ustalar yetiştirdim. Bu alanda yetiştirdiğim bir öğrencim Amasya Üniversitesi’nde Profesör olarak çok önemli işler yapıyor. Hakkari’de bir firmaya Tübitak destekli 2 projede danışmanlık yaptım. Atölye kurduk. Yurtdışına doğal boyalı ipliklerden yapılmış halı ve kilimler satıyorlar. Sonuç olarak bu konuya bir ömür verdim ve buna fazlasıyla değdi…
Kitabın başlığında reçeteler ifadesini kullanmışsınız. Kitabı rafta gören biri için bu başlık yeterince dikkat çekici olur. Reçete ifadesi, “doğal boyaların tıbbi boyutu var” demek mi oluyor?
Kitabın isimi ilgi çeksin diye böyle başlık attık. Kitabı okuyan kişi tıbbı reçete ile karşılaşmayacak, tam tersine doğal boyaların 8 – 10 başlıkta kullanım alanlarını bir arada bulacak. Kumaş, unlu mamül, kozmetik ürünlerin renklendirilmesi gibi farklı alanlarda bilimsel çalışmalarımızdan oluşturulan boyama reçeteleri şeklinde okuyucuların istifadesine sunulmuştur. Aslında bu kitap, İngilizce olarak yayınladığım bazı bilimsel makalelerimizin Türkçe’ye çevrilerek tüm insanlığın hizmetine sunulmuş halidir. İstedim ki bizim çalışmaları sadece bilim insanlar değil, her meslek grubundan insanlar okusun, faydalansın. Allah bize bu ilmi verdiyse bunun sorumluluğunu ancak bu şekilde yerine getirmiş oluruz diye düşünüyorum.
Türk bilim insanlarının buluşlarından daima gururlanmışımdır. Geliştirdiğiniz ÖNAL-1 boyama yöntemi hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
1946 yılında Ankara Ziraat Enstitüsü tarafından yazılmış bir kitapta Osmanlı döneminde Kervansaraylarda “hey yolcu, bineğinin idrarını bu kapta topla” şeklinde bir ifade yer alıyordu. Toplanan idrarda 24 saat bekletilen yün iplikler, bitkisel boyalarla boyanırsa hiç solmayan renkler elde ediliyormuş.
Bu benim için çok ilginç bir durumdu ve araştırmaya değerdi. İlk olarak hayvan idrarının bileşimini öğrenmem gerekiyordu. Ziraat profesörü bir arkadaşımdan aldığım İngilizce kitapta hayvan idrarında bulunan maddelerin üre, amonyak ve kalsiyum okzalat olduğu yazıyordu. Üre ve amonyak protein parçalanma ürünleri, kalsiyum okzalat ise hayvanların yediği otlardan gelen maddeydi. Peki bu atık maddeler yünü nasıl etkiliyor da solmayan boyalı yün iplikler elde edilmişti? Asıl cevap aranması gereken konu buydu. Bu amaçla, yün iplikleri üre, amonyak ve okzalatın tekli, ikili ve üçlü karışımında bekleterek yaptığım boyamalar sonucunda, üçlü karışımın çok etkili bir doğal sabitleyici olduğu analizler sonucunda anlaşıldı. Bu karışımda oranlar (%3lük amonyak+%3’lük üre+%3’lük kalsiyum okzalat) şeklindeydi. Bu veriler idrar atık maddesine yakın değerlerdi. İşte bu yeni keşif ÖNAL-1 Boyama Yöntemi olarak literatüre geçti.
Günümüzde kimyasal boyalar oldukça yaygınlaştı. Gıdalarda dahi kimyasal boya kullanımı olağanlaştı. Bu durum geleceğe dair kaygıları arttırdı. Hatta bazılarına göre; “Organik olan her şeyin miadı çoktan doldu. Yeni dünya inorganik’in eğemenliğinde olacak.” Bu fikre katılır mısınız yoksa karşı mı çıkarsınız?
Organik olan her şeyin miadı dolmadı, Anadolu’da ata tohumları hala var ve Ziraat fakültelerinde özellikle Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesinde her yıl tohum takası yapılarak çiftçilere ulaştırılıyor. Asıl mesele GDO’lu ürünler. Asıl mesele pakete girmiş ürünlerdeki tehlike. Hele hele yeni kuşak tamamen fast food besleniyor. Cips, kola tatlandırıcılar tehlike saçıyor. Bu konuyu verdiğim konferanslarda dile getiriyorum. İnsanlar güvendiği yerden peynir, yumurta, yağ vs alsın. Köylü pazarlarında hala organik ürünler var. Bitki kimyası ve Organik tekstil çalışan bilim insanı olarak, doğal boyaların çok revaçta olduğunu biliyorum ve bu konuda elimden gelen her şeyi yapıyorum. Sadece soğan kabuklarını çöpe attığımız için yıllık 100 milyon dolar zararımız var. Buna diğer boya kaynaklarını da ekleyebilirsiniz… Organik ürünlere büyük kentlerde ulaşmak giderek zorlaşıyor. Toplumsal bilinci artırmak gerekiyor. Her alanda sentetik ürünlerde artış olduğunu, katkısız ürün bulmanın neredeyse imkânsız hale geldiğini söyleyebiliriz.
Kitabınızı okurken şöyle bir not almışım. Hocamızı mutlaka sor diye de not düşmüşüm. Doğal boyalar konusunda Türk toplumu olarak bilinçli miyiz yoksa bu konuda çok fazla eksiğimiz mi var?
Toplum olarak bu konuda yeterli bilince sahip olduğumuzu söylemek zor. Osmanlı döneminde Cehri ve Türk kırmızısı ihraç edilen boya kaynakları iken günümüzde bunları bilen tek kişi yok. Neden yok, çünkü 1936’dan beri ülkemize sentetik boya ithal ediliyor. Sentetik kimyadaki gelişmeler bitkisel boyalara ilgiyi azalttı. Buna rağmen ülkemizden Uzak Doğuya, Amerika’ya doğal boyalı tekstil ürünü ihraç eden firmalar var. Tekstil, gıda, kozmetik olmak üzere pek çok alanda doğal boyalar kullanılıyor. Yazdığımız bu kitabın toplumsal bilinci artıracağını düşünüyorum.
Leave a Reply