Sevgi Erol Öçal: “ Şiir, hem yazan hem de okuyan için bir terapi, bir ihtiyaç.”

Söyleşi Aslı Kemal Gürbey

Bugün, şiir yolculuğunu kararlılıkla sürdüren değerli bir şairle birlikteyiz: Sevgi Erol Öçal. Şiirleri pek çok dergide yayımlanan Öçal, şimdi de üçüncü kitabı Gelincik Gülüşlü Dünya ile okurlarının karşısına çıkıyor. Kitap, kültür ve sanatın öncü yayınevlerinden biri olan Kalan Yayınları’nca basıldı.  Öçal’ın sözcüklerle kurduğu köprü; eleştiriler, katkılar ve okurun beğenisiyle güçlenmişe benziyor. Kısacası, “iyi ki şiir var, iyi ki şiir okuyan güzel yürekler var” diyen bir şairin dünyasına misafir oluyoruz. Buyrun söyleşimize.

Merhaba Sevgi Hanım. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Evvelce iki şiir kitabınız yayımlanmış fakat ben son kitabınız vesilesiyle sizi tanımış oldum. İyi ki de tanımışım. Benim durumumda olanlar için kendinizi tanıtır mısınız?

Şiir sever yürekler ve Aslı Hanım, merhaba. Ne güzel bir giriş yapmışsınız. Güzel dilekleriniz ve sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Kendim için söyleyeceklerim: Doğayı ve hayvanları seven, insanları dinlemeyi ve anlamayı önemseyen, duygusal ama mantığını ön planda tutan, okumayı, müzik dinlemeyi, dünyayı ve ülkemizi gezmek için fırsat yaratmayı seven; ismiyle uyumlu, empatik ve güvenilir biriyim. Bu değerlendirme hem başkalarının hem de benim gözümden böyle. İnsanların benliği, içsel ve dışsal görüntülerin birleşimiyle gelişir. Kendimizi algılama şeklimiz, kendimize atfettiğimiz değerler; hem iç dünyamızda hem de dış dünya dediğimiz aile ve sosyal çevrede nasıl göründüğümüzle ilgilidir. Sevgi EROL ÖÇAL’ın kendisiyle ilgili algısı da bu yöndedir. Kendimle ilgili klasik bilgiler şiir kitabımda mevcut, bu yüzden onları yeniden yazmayı istemedim.

Diğer kitaplarınızı okumadım, dolayısıyla bu konuda fikrim yok. Gelincik Gülüşlü Dünya ise yalnızca 50 sayfa olmasına rağmen imge yoğunluğu öylesine güçlü ki okurda nefis bir tat bırakıyor. Bu özel bir yetenek. Şu soruların yanıtını merak ediyorum: Şiire nasıl, nerede başladınız? Ve bu aşamaya nasıl geldiniz?

Aslı Hanım, gözlem yeteneğiniz çok iyi, sizi tebrik ediyorum. Şiir ve şiir dili konusunda da bilgi sahibisiniz. Şiirlerim için verdiğiniz geri dönütler motive edici, çok teşekkür ediyorum.

Şiire nasıl ve nerede başladım? Sanıyorum “çocukken” diyeceğim. Çünkü çocukluk, insanın en saf ve şiir halidir. Masal gibi bir şehirde doğdum. Kristal karların milyarlarcasıyla tanıştığım o şehir… Göklerini şimal yıldızlarının bezediği, buzlu camlarına düşlerin çizildiği; nar gibi kömür sobasının beyaz badanalı duvarlarla dans ettiği, tavanları yüksek o evde…
O şehirde doğan her çocuk bir şiir, her sözcük şiirseldi sanki. Doğanın hem çok keyifli hem de çok zor olduğu o şehirde büyürken, önce sizde iz bırakanları yazıyorsunuz. Ben de öyle yapardım; çocukluk ve gençlik hatıralarını yazardım. Sonra üniversite yılları başladı. Psikolojiye çok ilgim vardı ve bu ilgim doğrultusunda psikoloji okudum. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarında edebiyat öğretmenlerim yazmam konusunda beni hep teşvik etmiştir. Mesleki yaşantım boyunca hiç yazmadım. Ancak pandemi sürecinde yeniden yazmaya başladım. Hem de ne yazmak! Her gün yazıyordum. Beni etkileyen her şeyi sözcüklere dökmek çok rahatlatıcıydı. Akdoğan Yayınevi’nden çıkan diğer iki şiir kitabım Gelincik Tarlası ve Leylak Kokusu, bu sürecin birer sonucu oldu. Her iki kitapta da anılarımı, ailemi, duygularımı, gençliğimi, çocukluğumu ve elbette kayıplarımı anlatan şiirler yer aldı. Bu kitaplarda basılan şiirlerim ve basılamayan pek çok şiirim, ruhen özgürleşmeme vesile oldu. Sevgili annemin acısını da şiir yazarak normalleştirdim. Peki, nasıl geliştim ve bu aşamaya nasıl geldim? Her iki şiir kitabım pek çok okuyucuya ulaştı. Onlardan gelen geri bildirimleri önemsedim. Okurlarım, kullandığım dili çok samimi, imgelerimi ise çok güçlü bulmuşlardı. Ancak şiir konusunda otorite olan bazı okuyucularım- ki bunlardan biri Veysel Çolak hocamdır- şiirlerimin “şiir sanatı” açısından zayıf ve eksik yönleri olduğunu belirtti. Ben de yazdığım şiirlerde bu eksiklikleri gidermeye çalıştım. Şiirlerimi dergilere yolladım. Dergilerde beğenilen ve yayımlanan şiirlerim, doğru yolda olduğum konusunda beni yüreklendirdi. Ve sonuç: Gelincik Gülüşlü Dünya.

Bir hayli zamandır yazıyorsunuz. Evvelce iki şiir kitabı da yayımlamışsınız. Sizi şiire bağlayan bir tutku olduğu çok ama çok belli. Şunu sormak istiyorum: Şiir yazmak sizin için ne anlama geliyor?

Aslı Hanım, çok değerli bir soru. Bence şiir bir haykırış, bir çığlık; duyulmayan içsel  sesinizin, bilinçaltınızın dışa vurumu. Şiir, sözcüklerin sizin adınıza konuşmasıdır.
Şiir yazmak, beni rahatlatan, soluklandıran bir durumdur. Kocaman ağaçların içinde var olan direnişçi gelinciklerin rüzgâra meydan okuyuşu, “Ben de varım!” deyişi… Coşkunun,  kederin, sevincin, umudun söze dizilmesi; ayrılığın, zulmün, yok oluşun ve var oluşun sesi…

Genelde her şaire sorduğum bir sorudur. Aynı soruyu size de soruyorum.  Sevgi Erol Öçal’a göre; 1) Şiir nedir? 2) Şair kimdir?

Şiir insandır, insan şiir. Duyguların, düşüncelerin, inançların, değerlerin el ele tutuşup halaya durduğu yerdir şiir. Ağıtların, türkülerin ağlaştığı, sarıldığı; sevgilerin, sürgünlerin birleştiği yerdir şiir. Var olmanın, insan olmanın dayanılmaz ağırlığının zılgıtıdır şiir. Şiir çok şeydir.
Şiir, karşı çıkıştır. Şair de insandır. Şair; şiir yazabilecek kadar hassas, düşünen, düşündüren; toplumsal olaylara duyarlı, sevecen; insanı ve insan olmayı önemseyen, liderlik özellikleri taşıyan, öncü, okuyan, gezen, gören kişidir. Şair, kendisi olmayı başaran; doğal, içten, adaletli, maskesiz insandır.

Şiirinizde yoğun bir imge dili var; evet, bu imgeler yalın ama kimi eleştirmenler için yine de ‘fazla kapalı’ bulunabilir. Sizce şiir, okurun hemen kavrayabileceği açıklıkta mı olmalı, yoksa okuru arayışa zorlayan bir kapalılıkta mı olmalı?

Bu soru bence kendi içinde cevaplanmış. Şiir her ikisi de olmalı. Hem okuyucu yazılanı hemen kavrayabilmeli, şiir o kadar yalın ve açık olmalı. Hem de şiir okuyucuyu arayışa yönlendirmeli; ama sıkmadan, bunaltmadan, fazla yormadan. Ben yazarken bu dengeyi kurmaya çabalıyorum. Sanırım ben de fazlasıyla kapalı şiirleri pek keyif alarak okumuyorum.
Kendimi de okuyucunun yerine koymaya çalışıyorum. Şiir okurken keyif almak önemli bence. Umuyorum ki siz de yazdıklarımda bu lezzeti buldunuz. Değerlendirmenizden öyle algıladım.

Söyleşi yaptığım şairlere bu soruyu soruyorum. Çünkü dijitalleşen, yapay zekalaşan günümüzde tartışılan bir mesele. Şiirin gelecekte hiçbir karşılığının kalmayacağını, hatta tamamen ortadan kalkmasa da ciddi bir değer görmeyeceğini savunanlar var. Bu fikre katılır mısınız?

İlginç bir soru. Her şeyin dijitalleştiği, mekanikleştiği bir dünya var maalesef.
İnsan ve ilişkiler de nasibini alıyor bu durumdan. Mutluluk, bir duygu olarak azalırken; hırs ve maddi kazanç her şeye damga vuruyor. Duygusal boşluklar çoğalıyor. İnsan ruhu, pek çok nedenden dolayı çırpınıyor. Böyle bir dünyada şiir çok naif kalıyor tabii ki. Belki çok ileri zamanlarda bu durum olacak; yani artık şiir değer görmeyecek, şiir yazan kimse olmayacak.
Muhtemel bir durum bu olabilir. Ama şimdiye bakarsak, şiir gerekli. Çünkü şiir, hem yazan hem de okuyan için bir terapi, bir ihtiyaç. İleride ihtiyaçlar değişince, şiir de değişebilir pek tabii.

Bir sorumda şu: Türk toplumu olarak şairlere ve yazarlara karşı yaklaşımımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şiir sever bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Tabii ki etkilendiğimiz şairler farklılık gösterebilir. Bazılarımız toplumsal şairleri ve şiirleri daha çok sever, bazılarımız ise duygusal ve bireysel şiirleri. Şiir sevgisi, psikolojik ihtiyaçlarınıza göre değişkenlik gösterebilir.
Duygularımıza hitap eden şiir ve şair, en çok beğenilen ve okunan olur. Sanatı önemseyen bir toplum olmak için öncelikle temel ihtiyaçların karşılanması gerekir. Psikoloji biliminde bilindiği üzere Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi vardır. Karnı aç olan bir insan için şiir öncelik değildir. Bu kapsamda, bu soruyu değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Şair etkisi diye bir durum var. Şairler genellikle kendi özgün seslerini ararken başka isimlerden de etkilenirler. Siz de  edebiyat yolculuğunuzda şairlerden etkilenmiş olmalısınız. Ama aynı şairler kendi özgün şiirlerini de yaratmak isterler. Sorum şu: Şair etkisi, şiirinizde bir gölge bıraktı, yoksa kendi sesinizi daha güçlü bulmanıza mı yardımcı oldu?

Yine güzel ve doğru bir soru, Aslı Hanım. Ben şiir okumayı severim, özellikle toplumsal içerikli şiirleri. Kendi şiir sesimi ararken muhakkak etkilendiğim şairler olmuştur. Ancak şiirlerimde bu etkinin gölgelerine pek rastlamadım. Tabii ki bu benim değerlendirmem; bence bu sorunun cevabını okuyucu verir. Bana göre şiir okumak, şiir yazan birisi için hem mecburiyet hem de önemlidir. Şair ve şiirden etkilenmek ve bu etkiyi şiirlere taşımak ise, şiir yazan kişinin yaratıcılığını köreltir, gelişmesine engel olur. Belki şiirin özünü bozmadan, biçimsel olarak bir çerçeve çizebilir etkisi altında kalınan bir şair ve şiir. Ama şiir yazan kişi kendi dizelerini yaratıcılığıyla birleştiremezse, yazma yetisi sürekli olmaz ve kaybolur.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Okurunuz bol olsun.

Ben çok teşekkür ediyorum. Sizler gibi sanat konusunda iyi gözlemci ve  yetkin gençler çok okusun, var olsun.

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*