Emine Baran: “Şair taşıdığı ruhu başkalarına aktarabilendir…”

Söyleşi Aslı Kemal Gürbey

İğde Dikenleri, Emine Baran’ın ilk basılı eseri. Yaşamın içinden süzülen acılar, dirençler ve umut kıvılcımları; sade ama derinlikli bir dille şiire dönüşüyor. Baran, dikenlerin ardındaki güzelliği ararken, okuru da kendi iç yolculuğuna davet ediyor. Karamsarlığın içinden süzülen ışığı görebilmek ve mücadeleyi yitirmemek için… Bu kitap, dikenler kadar iğde kokar; sızlatır ama hatırlatır: Güzellik, çoğu zaman en zorlu kabukların ardındadır. Kalan Yayınları tarafından basılan şiir kitabı, raflarda okurlarını bekliyor. Biz de Emine Hanımla şiir sanatı üzerine sohbet ettik.


Merhaba Emine Hanım. Eseriniz için sizi tebrik ederim. Kim olduğunuzu okurlarımıza tanıtarak başlamak istiyorum.  Emine Baran kimdir?

Altı çocuklu bir ailenin dördüncü kızı olarak dünyaya gelmiş, kendisinden önce vefat eden ablasının kimliğini ve de ismini alan mücadeleci bir karaktere sahip, adalet, merhamet ve de vicdanı en ön safhada tutan, yengeç burcu kadını olarak, sert dış kabuğunu, özün yumuşaklığını korumak için kalkan olarak kullanan, çok farklı bakış açılarıyla donatılmış, fedakârlıkta ihtisas yapmış, sürekli olarak karşı tarafı, güzel sürprizlerle şaşırtabilme özelliğine sahip, kendisini incitebilecek yıkıcı tek eleştirinin ancak özeleştiri olduğunu kavrayan, buzdağının görünen kısmı altında, magmanın sert krateri içinde, içten içe kaynayan, patladığı anda kendisini ve de çevresini gözünü kırpmadan, yakıp kavuran bir ruha sahip, kişiyim.

Emine Hanım, İğde Dikenleri, sizin ilk şiir kitabınız. Beğenerek ve hissederek okudum.  Şiirleriniz uzun süredir sizinleymiş gibi hissettirdi. Sorum şu: Bu güzel şiirlerin kitaplaşması neden bu kadar gecikti?

Gündelik işler, telaşlar, sorunlar, koşuşturmalar, farklı roller ve kimlikler… Bundan on sene öncesinde çocuk öyküleri derlemelerim olmuştu… Yakınım olan kişinin acımasız eleştirisi, o zamanlar, hevesimin kırılmasına yetmişti… Ayrıca hangi dalda uzmanlaşacağım konusunda kararsız olmak da sanata olan ilgimi hobisel anlamda icra etmeme neden olmuştur… Resim, tiyatro ve de edebiyat alanındaki daldan dala konmalarım… Sanırım en büyük neden bu!

Şiirlerinizi öyle güzel yazmışsınız ki; insan adeta kendisi yaşamış gibi gözünde canlandırıyor. Kaleminizin sağlam ve yetkin olduğunu söylemeliyim. Bu temelde sorum şu olacak: şiir yazmayı ilk nerede, nasıl ve ne zaman başladınız?

Bundan yaklaşık bir yıl öncesinde Mersin Gazetesi’nde gönüllü olarak, köşe yazarlığı  yapmaya başladım… Bu yazarlığım esnasında duygularımın yoğunluğu nedeniyle nesir olan yazılarım dizelere ve de kıtalara dönüştü… Yani yaşadığım duygu yoğunluğunu, nesir, tam anlamıyla  ifade edemedi.  Şiir yazmak, doğmak  için kanala düşmüş bebek gibi, spontane gelişti… Hiçbir güç, onu o kanalda hapsedemezdi… 

“İğde Dikenleri” keyifle okuduğum eserler arasında şimdiden yerini aldı. Okurların da beğeneceğinden eminim. Şu 2 soruyu sormak istiyorum. 1) Şiir nedir? 2) Şair kimdir?

Şiir, sayfalar dolusu meramınızı, bir tek kelime veya bir mısrayla anlatabilme sanatıdır… Şiir kişinin ruhudur, şair de taşıdığı ruhu başkalarına aktarabilendir… Enerjisini kelimelere ve dizelere  dönüştürebilen…  “Size, kitabımı değil, ruhumu emanet ediyorum…” diyebilen kişidir…

Şiir dilinizi oldukça sade ve akıcı buldum; imgeleriniz de anlaşılır ve yalın. Ancak bazı çevreler, şiirin daha kapalı ve çok katmanlı olması gerektiğini savunuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bir metnin, bir şiirin, bir yapıtın her zaman için anlaşılır olmasını savunanlardanım…

Çünkü, benim için önemli olan, “Sanat için sanat”tan ziyade, “Toplum için sanat”ın ortaya  konulmasıdır… İnsan, sosyal bir varlık olduğu için, bütüne yönelik uğraşların, toplumsal faydayla birlikte, bireysel faydayı da birlikte getireceği inancındayım… Ayrıca şiir, şairin ruhuysa ve o ruh sürekli olarak karmaşıklık ve de değişkenlik fokurdamasıyla kaynayıp duruyorsa, anlaşılmanın dilini bir o kadar  zorlaştırmayı da anlamsız  bulmaktayım… Kaldı ki insan neslinin temelinde anlam ve anlaşılmak, hepimizin aradığı bir duygu durumu değil midir?

Kitabınızda 100’den fazla şiir yer alıyor. Bu kadar fazla şiiri tek kitapta toplamak, okurda duygusal bir yoğunluk yaratıp şiirlerin tek tek etkisini gölgeleyebilir. Bana göre daha seçici bir derleme yapılsaydı, şiirler daha güçlü hissedilirdi. Neler söylemek istersiniz?

Aslında şiirlerim, kitabımdaki başlık gibi, gündelik hayatımızda bizleri üzen, sarsan, düşündüren, bizi biz yapan insani olumsuz duygulara karşı mücadelemizi anlatmaktadır… Açıkçası, şiirlerim arasında bir kopukluk olduğunu düşünmüyorum… Geçmişte kalan iyiliğe, güzelliğe özlemle birlikte, bizi sarsan olaylar ve de duygularla baş etmek için bir serzeniş… Bu nedenle, okuru sarsacağını düşünmüyorum… Bireysel hislerimle birlikte toplumsal konulara da temas ettiğim için… Ayrıca sade ve de akıcı bir dil kullanmanın, sıkıcılığa yer bırakmayacağını düşünmekteyim… Önemli olan bir yapıtın sayfa sayısından ziyade akıcı olmasıdır…

Şiirin gelecekte hiçbir karşılığı kalmayacağını, okurun onu terk ettiğini düşünenler var. Sizce bu iddialar haklı mı?

Kesinlikle katılmıyorum. Tam tersine insanlar daha kolay ve daha hızlı bir doyuma ulaşma gayretine büründüler… Bunun için de görsellik ve de şiir, hâlâ baş rol oyuncuları gibi duruyor…

Önümüzdeki süreçte, sizin düşün dünyanızdan başka eserlerin çıkmasını gönülden isterim. Sizden yeni şiir kitapları beklemeli miyiz?

Elbette ki… Bu bir başlangıç!

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Okurunuz bol olsun.

Çok teşekkür ederim.  Esenlikle kalın!

1 Comment

Sadiye için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Your email address will not be published.


*