İsa Orhan Gülerer: “Çocuk kitabı yazarı olmak sorumluluk ve özen istiyor.”

SÖYLEŞİ: Aslı Kemal Gürbey
Çocuk edebiyatına yeni bir soluk getiren İsa Orhan Gülerer, hikâye alanında ilk kitabı Piyonya ile hem hayal gücüne hem zekâya hitap eden özgün bir evren yaratmışa benziyor. Satranç taşlarının yaşadığı, kendi kuralları olan bir ülke düşünün: Piyonya! Macera, dostluk ve stratejiyle örülü bu dünyada sadece okumak yetmiyor, kitabın sonunda kendi oyununu da oynuyorsun. Biz de İsa Orhan Gülerer ile bu yaratıcı serüveni, yazarlık yolculuğunu ve çocuklara olan inancını konuştuk.
Merhaba İsa Orhan Bey. Kalan Yayınları etiketiyle çıkan yeni eseriniz hayırlı olsun. Özellikle minik okurların eseri beğenerek okuyacaklarını düşünüyorum. Sizin kim olduğunuzu okurlarımıza tanıtarak başlayalım. İsa Orhan Gülerer kimdir?

1980 Yılında Ankara’da dünyaya geldim ilk orta ve lise eğitimlerimi Ankara’da tamamladım. Üniversite eğitimimi Bolu İzzet Baysal Üniversitesi İşletme bölümü ve İstanbul Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünü okuyarak devam ettirdim. Evli ve iki çocuk babasıyım. Üniversite yıllarında bir tutku haline gelen satrancı, çeşitli eğitimler alarak geliştirme sürecinde bulundum. Antrenörlük, hakemlik, zekâ oyunları eğitmenliği ve masal anlatıcılığı alanlarında sertifikalar alarak kişisel gelişimimi artırmaya çalıştım. Satrancın faydalarını tüm çocuklara ulaştırabilmek için başladığım bu yolda tüm çocukların ve çocuk kalabilenlerin eğlenerek satranç öğrenmeleri için çaba sarf etmekteyim. Bu yüzden de ülkemizde eksikliğini hissettiğim okul öncesi ve yeni başlayanlar için etkinliklerle satranç öğretim metodunu içeren “Satranç Hayalim” ve “Satranç Kâşifi” isimli iki kitap çıkardım. Çocukların satranca daha fazla ilgi duymaları için farklı bir bakış açısıyla bir satranç hikâye kitabı oluşturma kararı aldım ve “Piyonya” isimli kitabı yazdım.
İlkler herkes için önemlidir. Siz de ilk kitabınızı yazıp yayımladığınız için mutlu olmanın yanı sıra kendinizle de gurur duyuyor olmalısınız. Duygularınızı ve neler hissettiğinizi merak ediyorum.
Daha önce Satranç eğitim kitapları çıkarmıştım ama edebi anlamda bu ilk kitabım olacağı için tabi ki çok heyecanlıyım. Kitap çıkarmaktan çok satrancın hikâyesiyle daha fazla çocuğa dokunabilecek olmam beni gururlandıracaktır.

Orhan Bey, edebiyat dünyasına ilk adımınızı 48 sayfa olan “Piyonya” çocuk kitabı ile attınız. Çocuk kitapları yazmak ayrı bir özen ve hayal gücü istiyor. Bize bu kitabın doğuş hikâyesini anlatır mısınız? Nereden çıktı Piyonya’nın fikri?

Çocuk kitabı yazarı olmak ayrı bir sorumluluk ve özen istiyor. Ben de bu yükü omuzlarımda hissediyorum. Edebiyat dünyasında özellikle de ülkemizde satrancı konu edinen kitap sayısının yetersiz olduğunu düşünüyorum. Hayal gücünün özellikle çocuklar üzerindeki etkisini bizzat gözlemlemiş birisi olarak uzun zamandır çocuklara satrancı sevdirmek için anlattığım masallar ve hikâyelerden yola çıkarak oluşturulmuş bir hikâyedir. “PİYONYA”

“Piyonya” adlı ülke satranç figürlerinden oluşuyor. Piyon, At, Kale, Fil… Karakterleriniz satranç taşlarına göre davranıyor. Satrancın önemli bir beyin sporu olduğunu herkes bilir. Bu noktada 2 sorum var. 1) Satrancın kısa tarihini anlatır mısınız? 2) Satrancın çocuklar için değer ve önemi nedir?

“PİYONYA” adlı kitabımız, satranç öğrenmek isteyen ve satranca meraklı olan çocukların, satranç figürlerinin hareketlerini daha iyi anlayabilmeleri için karakterleri farklı bakış açısıyla tanıtmaya çalışıyor.
1) Hindistan yola çıktığı düşünülen satrancın çeşitli kültürel alışverişler sayesinde Pers imparatorluğu, Abbasiler ve Endülüs Emevileri vasıtasıyla Avrupa’ya girdiği bilinmektedir. Avrupa’da ilk önceleri Müslüman oyunu olduğu için yasaklanan satrancın popülaritesi o kadar artmıştır ki Top arabaları kaleye, şah krala, vezir kraliçeye ve filler de piskoposa dönüşerek bu günkü şekliyle oynanmaya başlamıştır.
2) Satrancın faydalarını anlatmak için sanırım kelimeler yetersiz olacaktır ama kısaca şöyle özetleyebilirim. Çocuklarımızın eğitim hayatları boyunca okullarda kazandırmaya çalıştığımız tüm kazanımları satranç oyunu ile verebilmekteyiz.
Çocuklarımıza kazandırdığımız bazı kazanımlar; dikkat, odaklanma, konsantrasyon, öngörü, hesaplama yeteneği, görsel hafıza, centilmenlik, yarışma gücü, hedef belirleme, planlama, koordinasyon, hayal gücü, bir çok taşı koordineli kullanabilme, sosyalleşme… dediğim gibi saymakla bitmeyen faydalar.

“Piyonya” sadece bir çocuk kitabı değil, aynı zamanda bir oyunla tamamlanıyor. Bu da kitabı interaktif hâle getiriyor. Kitabın sonunda “Piyonya Hazine Avı” adında 6 kişilik bir oyun var. Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Oyunu oluştururken nelere dikkat ettiniz?

Bu fikir aslında okuduğum çocuk kitaplarında hep olmasını istediğim bir özellikti. Macera dolu bir hikâye kitabını okuduktan sonra bu hikâyenin içerisinde kendimin de olacağı bir oyun olmasını hayal etmiştim. Bu fikir ile çocukların okudukları maceralarla dolu kitabı hayal dünyalarında canlandırmalarını ve eğlenceli bir şekilde yeni maceralar oluşturmaları için tasarlandı. Oyunu oluştururken Hayalperest piyonumuzun başına gelen maceralara çocuklarımızın da bizzat eşlik etmelerini istedim.

Avrupa’da yazılan çocuk kitaplarının çoğu; zekâya, eğitime ve yaratıcılığa hitap ederken; Türkiye’deki çocuk kitaplarının birbirini tekrar eden, didaktik ya da yüzeysel kaldığı yönünde eleştiriler var. Siz bu görüşe katılıyor musunuz, yoksa bu yargıyı haksız mı buluyorsunuz?
Bu birazda eğitime ve edebiyata verilen önemle ilişkili. Bizde bir edebi eser çıkarmak biraz da ekonomiye dayanıyor ve gelir elde edilebilen bir eserin benzerleri hemen türemiş oluyor. Bu da yüzeysel bir eser ortaya konmasına neden oluyor. Ama birçok yazarın bu durumu değiştirmek için fedakârane çalıştığını ve eserler ortaya koyduklarına şahit oluyoruz. Özellikle de “Piyonya” isimli kitabımızın bu saydığınız özellikler olan zekâ, yaratıcılık ve eğitime katkı sağlayacağına inanıyorum.
Pek çok insanın çocuk kitabı yazmak istediğini ama işe nereden, nasıl başlayacağını bilmediklerini biliyorum. Çocuk kitabı yazmak isteyen ama nereden başlayacağını bilemeyen arzulu insanlara tavsiyeleriniz neler olurdu?
Bu konuda bir tutam hayal gücü bir tutam cesaret diyorum. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
“Piyonya” özgün ve yaratıcı zekâya alan açan özgün bir çalışma olmuş. Dolayısıyla bunun mimarı bir yazarın kaleminden çıkacak sonraki kitabı merak ediyorum. Piyonya evrenine devam edecek misiniz, yoksa farklı bir dünyaya mı geçiş yapmayı planlıyorsunuz?

Kitabım için söylediğiniz güzel sözler için teşekkür ederim. Piyonya’dan sonra çıkarmayı planladığım başka kitaplar da var. Satrancı sevdirmek için anlattığım çok fazla hikâye var. Bu hikâyelerin toparlanma süreci de devam ediyor. Satranç büyük bir okyanus ve bu okyanusta da macera bitmez sanırım.

Söyleşiyi sonlandırırken okurlarınızın bol olmasını diliyorum. Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben de çok teşekkür ederim. Hepinize sevgi ve saygılarımla…

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*